Yoğun diyaloglar üzerine kurulu romanları okumaya başlamadan önce yanıma hemen kağıt kalem alır, serüvene sızan isimleri tek tek yazar, geri dönüşlerle hatırlamak üzere sıralarım. İpin ucunu kaçırma endişem vardır çünkü. Aynı sıkıntının son noktayı koyana kadar kitabı yazanın yakasını bırakmadığını da bilirim. Ama burada Selin Nişan zoru başarıyor ve beni bomboş bir kağıtla baş başa bırakıyor. Sadece Nil, Zeynep, Utku, Alp ve Doğu beşlisi arasına iki çocuk, iki de arkadaş sıkıştırıp -iki sevimli köpekle kavanozdaki balığı unutmayalım- üç yüz yirmi sayfalık bir romanı eline alanı sıkmayacak bir üslupla sadece Tuzla sınırları içerisinde ustaca bitirebiliyor. En önemlisi, bu kalın kitap tutarlı, bozulmayan bir temayla başladığı gibi sonlanıyor ve ortaya yalın, kolay okunan; zorlama sözcüklere izin verilmemiş pırıl pırıl bir aşk romanı çıkıyor. Sayfalarının arasında en güzel haftalarımdan birini geçirdiğimi söylersem abartmış sayılmam. Teşekkür ederim.