Hasankeyf - Üç Dünyanın Buluştuğu Kent Hakkındaki Yorumlar

KY-61994 27.04.2004
Anadolu, insanlık tarihinin en eski mirasının ev sahibi. Neredeyse yüzyıldır —zaman zaman kesilse de— süregelen kazı çalışmalarıyla yer altında var olduğu bilinen kalıntıların ancak bir kısmı açığa çıkartılabildi; çıkartılanların bir kısmı da Batı’nın büyük şehirlerinin önemli müzelerini süslüyor bugün. Son yıllardaki gayretleri saymazsak tam da neyin üzerinde durduğumuzun farkında olduğumuzu, bunun gereğini yaptığımızı söyleyemeyiz. Dolayısıyla tarihi zenginliklerimizin hangi kültürel unsura ait olduğuna bakılmaksızın aynı hassasiyetle sahiplenilmesi gerektiğinin altını çizmek gerekiyor. ‘Kazı’ sözcüğünün ifade ettiği faaliyetlerle toprak altında kalmış tarihsel varlıkların ortaya çıkartılması sadece antik Yunan, Hititler gibi çok eskileri kapsamıyor artık. Selçuklular hatta Osmanlı döneminde yapılmış eserlere yönelik birçok kazı faaliyeti var. Dolayısıyla son yıllarda çıkan örnekleriyle birlikte kazılar, sadece milattan öncesine uzanan, Antik Yunan, Hitit vs. medeniyetlerini ortaya çıkartan bir arkeolojik gayret olarak algılanmıyor.

Rüchan Arık’ın Konya’da halen sürdürdüğü Kubad Abad, Türk Bilim Tarihi Kurulu’nun Edirne’de devam ettirdiği ‘Dökümhane’ kazı çalışmaları bu meyanda anılabilir. Oluş Arık, Hasankeyf’te uzunca bir süredir sürdürdüğü, medyaya da ‘ödenek’ problemleriyle yansıyan kazı—restorasyon çalışmasını güzel bir eserle taçlandırdı. “Üç Dünyanın Buluştuğu Kent” alt başlığı ile yayınlanan kitabı önemli kılan diğer bir öğe, Ali Konyalı’nın usta işi fotoğrafları. Rüchan Arık ve Oluş Arık hayat arkadaşları; ikisi de Selçuklu dönemi üzerinde çalışıyor ve Selçuklu’nun tekrar hatırlatılışına ön ayak olan aile. Hasankeyf’e defalarca gidip gelenler bile kitabın sunduğu zenginliğe şaşıracak. Hasankeyf’in tarihçesinden mahallelerine, oradan tek tek eserlerin hikayesine kadar sanat tarihi bakış açısıyla sunulan eserde pür akademik dil tutturmaktan özellikle kaçınılmış, ortalama bir aydın tarafından kolaylıkla okunsun istenmiş. Yazar kitabı “on sekiz yıllık ara rapor” şeklinde niteliyor. Sitin tarihi, karşılaştığı güncel sorunlar; saptanabilen anıtlar, tarihi kent dokusu ve alt—yapı özellikleri, yapılması gerekenler ve yapılabilenler...

Hasankeyf sadece taş mimarinin eşsiz örneklerini görmek için bile gitmeye değecek bir yer. Dicle’nin sakin ve duru manzarasına karşı kurulmuş bir film platosu hissi veren, yeni yapıdan azade bütünlüğünü görmek, belki biraz da okumak lazım.
Bu yoruma katılıyor musunuz?
Evet (2)
Hayır (0)
Bu Yorumu Yanıtla