Aksu bence çok çok değerli bir yazar. Öte yandan bu küçücük kitabında (belli ki bile isteye) yapmaya çalıştığı şeyi tam olarak anlayamadım, bir okuma keyfi hissedemedim. Bir çeşit Godot'yu Beklerken mi yapmak istedi? Bitmek tükenmek bilmeyen devrik cümleleriyle iki karakterini neye yabancılaştırmaya çalıştı? Neden bir türlü gerçekleşemedi o karakterler ve buna rağmen nasıl çok ciddi varoluş ve inanç soruları sordular? Yazar niçin okura özellikle bir türlü yaşayamayan ve yaptıkları yolculuğun biraz da dışındaymış gibi davranan kişiler sundu? Hikâyenin finaline kadar hep bir şey olacak diye bekledim ama olmamaktan da kötüsü oldu. Belli ki evet bunu bilerek yapmış yazar, saygı duyuyorum ama anlamak da isterdim, romandan bunu anlayamıyorum. Bu durumda okunmak için değil yazılmak için oluyor kitabımız. Sonuç olarak Akın Aksu'nun bu romanını zor okudum, lezzet almadım ama sanıyorum ki yapmak istediği de buydu.