Avrupa’nın beş büyük ülkesinden beş önemli yayınevinin ortaklaşa hazırladığı Avrupa’yı Kurmak dizisinin tamamı özenli bir çalışmayla Türkçeye kazandırılıyor. Başlıktaki ifadeyi, birazdan göz atacağımız ‘Avrupa ve İslam’ adlı kitabın çıktığı ‘Avrupa’yı Kurmak’ serisinde, herhangi bir Türk yazarına yer verilmediğini ifade için kullandığımızı öncelikle belirtelim.
Yoksa AB—Türkiye ilişkilerinin en çok umut verdiği şu dönemde, birçoğumuz bu ifadeyi duymak istemezdik. Floransa Üniversitesi’nin tanınmış Ortaçağ tarihi profesörlerinden Franco Cardini’nin yazdığı kitap, Avrupa’nın saygın Fransız tarihçilerinden 1924 doğumlu Jaques Le Goff’un editörlüğünü yaptığı ve ciddi yayın anlayışları ile tanınan beş yayınevinin ortak projesi olan ‘Avrupa’yı Kurmak’ serisinde yer alıyor. Prof. Cardini, kitabında Avrupa’nın ve İslamın Ortaçağ’dan bu yana birbirlerini hep ‘ön yargılarla’ tanıdığına işaret ediyor. Kitabın adında, bir kıta ile bir dinin kıyaslanmasına açıklama getiren Cardini bu karşılaştırmadaki ‘asimetri’nin bir reddedişten değil, tersine, İslamı ‘kabulleniş’ten, İslamın Avrupa’nın oluşumuna katkıda bulunan öğelerden biri olduğu gerçeğini ‘teslim etmek’ten kaynaklandığını ifade ediyor. Kitap, bize bir yandan da Avrupa’nın İslam yüzünden Hıristiyanlaşmadığını, tersine Hıristiyanlığın Avrupalılaştığını ve nihayetinde de dünyevileştiğini gösteriyor. Ancak diğer yandan da Avrupa’nın ‘kendilik’ bilincini genelde İslam, özelde de Türk korkusu ‘sayesinde’ kazandığının ipuçlarını veriyor. Avrupa’nın İslamı ‘tek bir kıta’ zannetmesindeki temel yanılgısını deşifre eden İtalyan tarihçi, böylelikle oluşturulan ‘kötü öteki’nin Avrupa’nın dönüşüm sürecine yaptığı katkıya ayna tutuyor. İslamın ‘öteki’ olarak ‘idareyi maslahat’ için kullanıldığına değinen Prof. Cardini, ‘kafirler’in (yani Türklerin) daha bilge olduğuna ve Tanrı’nın Katolikleri cezalandırmak için onları ‘ilahi bir ceza’ olarak gönderdiğine inanan Martin Luther’in Türklere karşı savaşmak isteyen Haçlılara onay vermediğini hatırlatıyor.
Tabii bir yandan yanlış anlamaları gidermeye çalışan Franco Cardini, kendi alanı olan tarihin dışına kayıp İslam üzerine konuşmaya başladığında, yaşasaydı Edward Said’in kulaklarını çınlatacak hatalara düşmüyor da değil. Mesela geleneksel İslamın kendisine yabancı olan her şeyi dışladığını ileri süren Cardini, İslam kültürünün Avrupa’daki Yeni Platonculuk ve küflenmeye yüz tutan Aristoculuk’tan beslenen felsefe ve doğa bilimlerini yenilediğini söyleyerek kendisiyle çelişkiye düşüyor. Üstelik bu söylediklerini zaten tartışmalı bir isim olan Yakındoğu uzmanı Bernard Lewis’e dayandırıyor. Bütün bunlar, içindekiler kısmındaki kışkırtıcı bölüm başlıkları bile okuyucuyu cezbeden kitabın okunmaya değer olmadığını göstermiyor. Kitabın çevirisiyle ilgili de birkaç şey söyleyelim. Genelde özenli bir çeviri yapmaya çalışan mütercim, ne yazık ki, metinde ve kaynakçada yer alan kitap isimlerini Türkçeye çevirmemiş.