İsmet Özel ne güzel demiş :"İntihar, geride kalanlara yönelik ağır bir suçlamadır." diye. Madam Bovary, ataerkil toplum yapısının hakim olduğu 1800'lerde yaşamaktadır. Ciddi bir toplumsal cinsiyet eleştrisi de olan bu kitap, Emma gibi bir baskın karakter ile kocası Charles'in ezilmiş kimliğini ele alıyor. Don Quijote'de, Sir Gawain'de ve nicelerinde özgürlük arayışı hep erkeklere yüklenmiş ve övünç kaynağı olmuştur. Ancak 1800'lerde surda gedik açıldığını görebiliyoruz. Emma da bu noktada önem taşımaktadır, zira bu surdaki gedik kendisidir. Kocasını aldatmış, iki farklı sevgilisi olmuştur. Toplumun ve kilisenin tabularının aksine hareket etmiştir. Kitapta yer yer geçen rahip karakterini da bu tabuların sembolü olarak görülmelidir. Eski dünyanın bir kalıntısıdır o. Emma güçten düştüğü durumlarda kendisine yönelmiş, ancak baş kaldırabileceği gücü elde ettiğinde kiliseyi silip atmıştır. Kesinlikle okunmasını önerdiğim bir kitap, romantizmden modernizme geçişi çok güzel sunuyor.