Çok yüksek bir duygu yoğunluğuyla, gözyaşları içinde bir solukta okudum. Sanki çocukluğumdan gelen muhteşem bir hediyeydi. Babaannemin teneke kutulara ekili sardunyalarının kokusu eşlik etti kitap boyunca… Babamın daktilosunun sesi, çiçek hevesi, kapısının önünü temiz tutma sevdası, ağaçlara sarılışı, Beşiktaş sevgisi… Hayatın soğuk yüzü olan o en zor sonu tüm nahifliğiyle, incelikle, ustalıkla ortaya sermiş… Okurken ben de gazozumu bitiremedim, gözyaşlarım pıtırdadı durdu… Yazmaya yüreklendiren güçlü bir yanı var kitabın. İyi ki yazmışsın sayın Orakçı, Abasıyanık yazmasa delirirdi, biz de okumasak delirirdik… Kırk beş saniyelik mutluluk başladı, herkes gazozunu alsın.)