Ardında bıraktığın , yarım bıraktığın bir şey varsa seni takip etmeyi bırakır mı? Ben asla bırakmayacağını düşünmekteyim. Akira Mizubayashi daha önce okuduğum Can Kırığı Ve Bin Yılın Aşkın kitaplarında olduğu gibi müzik ekseninde ve aşk , ayrılık ve gizemlerin yön verdiği bir eser ortaya koymuş. Kupa Kraliçesinde araya serpiştirilmiş günce ve mektuplarla biraz akış dağılsa da yazar okurunun kendi yörüngesinden ayrılmasına asla izin vermiyor.
Hayat rastlantılarla mı yoksa geçmişin yansıması ile mi yol açıyor?
Sizce?