Ben çok söz söylemeyeceğim bu kitap hakkında. Ancak şiirleri hakkıyla anlamak için mekanın ve zamanın şartlarını iyi bilmenin gerektiğini düşünüyorum. Bu nedenle bazı şiirler mecazi bir örtünün altından anlamıyla gülümsüyor. Kitabın içinden en çok beğendiğim şiiri sizinle paylaşmak istiyorum. Çok uzun olduğu için bir kısmını aldım buraya.
Yâ – sin
>> İnsanlık Güzeli’ne adanmıştır. <><>
Ey insan
Ey yüz akı gönül aydınlığı
Kabul olmuş sadaka kadar güzel
Bir duygu sarıyor seni anan yüreğimi
Bastığın toprakla yıkadığım gözüme
Şimdi güneş bile siyah görünüyor
Ey yüz akı gönül aydınlığı
Ben kendime ağlarken Uhud da ağlar mıymış
Hıra’yı mahzun gördüm soramadım sevgili
Hasretinin dışında başka derdi var mıymış?
Ey insan
İçimde büyüttüğüm tüm çiçekleri
Sana adıyorum
Itırları, yaseminleri, menekşeleri
Lale bana kalsın
Kapına çiçeklerin karalısını sunmaktan
Utanıyorum
Dua çıkmayan göğe sevdalar çıkar mıymış?
Bülbülünü kaybetmiş bu evrensel bahçede
Dikenler bile bir hoş, gayrı gül kokar mıymış?
Ey insan
Göklerin öğrencisi, yerlerin öğretmeni ey
Sen öğrettin taşa konuşmayı
Ağaca selam vermeyi
Aya yarılmayı, toprağa dürülmeyi
Göklere kurulmayı, durmayı zamana
Yılana ve deveye sevmeyi
Ölmeyi, öldürmeyi
Yaşamayı sen öğrettin insana
...
...
Söyle gönlüm bu sevda mahşere kalır mıymış?
Alışılmış sözcükler yükleyip kanadına
Ona doğru uçursam katına alır mıymış?
...
Ey
Ey ins
Ey insan
Hıncını hıncıma kat
Sancını sancıma kat
Pamuktan ellerini geçir yürek halkama
İster ayağın katına çek
İstersen yerlere at.
*Ya-sin, bir Arapça lehçesine göre aslı yâ-enîsin olan bir kelimedir ve “ey insan!” anlamına gelmektedir. Elbette bununla kastedilen Allah Rasulü’ydü ve o kelimenin tam anlamıyla (ünsiyet’ten) bir “insan”dı.
Mustafa İslamoğlu