Her insan bir başkası için acı çekmek üzere yaratılmış bir başkasıdır. ‘Sevgilinin Geciken Ölümü’, bu düşünce çevresinde aşk dediğimiz çoğul garipliğin zamanla, insanlarla ve ölümle ilişkisini sorguluyor.
Murat Gülsoy, tek bir günün hikayesi olan bu romanında, Proust’tan beri modern edebiyatın temel sorunlarından biri olmuş zamansallığı yalnızca içerik anlamında değil, teknik olarak da konu ediniyor.
Gülsoy’un üslubuna sinmiş ironi, oyun duygusunu geride bırakmadan, anlatının o basit kadim koşulunu, kendini ‘izletebilmeyi’ esas alarak, neredeyse cerrahi bir titizlikle en küçük parçalarına ayırarak zamanı, aşkı, kendisini, başkasını sorgulamakta. Yanıtların değil, soruların yazarı olmayı seçiyor Murat Gülsoy.