Yaşadığı çağın müziğini en iyi temsil eden, döneminin en iyi yapıtlarına imza atan ve adı klasik müzikle özdeşleşen bir besteci Mozart. Daha çocukluk yıllarında Avrupa saraylarını gezip maharetlerini sergileyen ve böylece bir 'çocuk yıldız' olarak erken yaşlarda ünlenen bir isim. 18. yüzyıl Avrupa'sının yıldızlarından biri. Ama tuhaf bir yıldız, yaşamı kendinden önceki büyük müzisyenlerin hiçbirine benzemeyen, kendinden sonraki herkesten bile daha şanssız sayabileceğimiz biri. Hem deli dolu, zıpır bir dâhi, hem de hüzünlü bir yaşamöyküsünün kahramanı... Yaşamı binlerce kez didiklenmesine rağmen hâlâ karanlık yerleri olan bir ikon. Aslında Wolfgang Amadeus Mozart'ın yaşamı, efsane olmak için gerekenlere, hatta fazlasına sahip. Bu kadar sevilmesinin, merak edilmesinin ardında yatan sebeblerden biri de bu belki. Bu efsanenin 250 yaşını kutladığımız 2006 yılında, hem bol bol Mozart dinleyecek hem de bıkıp usanmadan onun yaşamını konuşacağız.
Wolfgang Amadeus Mozart hakkında yazılmış belki de binlerce biyografi var. İlki bestecinin dostları, karısı daha hayattayken yayımlanan, GN Nissen imzalı metin. O günden başlayarak yavaş yavaş oluşmuş bir Mozart imajı var. Ünlü bestecinin bir çocuk yıldız olarak büyük acılar çektiği, kendisini para kazanmak için kent kent dolaştıran babasının kanatları altında hep ezildiği yaygın kabul gören hikâyenin temel noktası. Ardından büyük aşkla bağlı olduğu karısı Constanze'nin aslında Mozart'ı asla sevmediği ve hep aldattığı geliyor. Fakirliği, Viyana'da kendisini çekemeyen rakipleri tarafından zehirlendiği ve kimsesizler mezarlığına gömüldüğü, ölüm döşeğinde kendi veda müziği olduğuna inandığı Requiem'i kimliğini bilmediği bir siparişçi için bestelediği de hikâyenin diğer önemli parçaları... Tabii bir de Salieri ile rekabeti meselesi var ki bu dedikoduyu da aslında pek çok kişiye Mozart'ı sevdiren unutulmaz Amadeus filmine borçluyuz...
Mozart'ın yaşamını daha sağlam bilgilere dayanarak tekrar tekrar gözden geçiren araştırmacılar, pek çok romantik bilgiyi doğrularıyla dönüştürdüler. 90'ların başında bu türden şüpheci biyografilerin sayısında sıkı bir artış yaşanmıştı. Çünkü 1992 bestecinin 200. ölüm yıldönümü ve Mozart yılıydı. (Mozart modası o yıl bir Mozartmania hâline dönüşmüştü) Benzer gelişmeler bu yıl da yaşanıyor, yeni biyografiler çıkıyor. Neyse ki bu kez, biyografi ırmağına Türkiyeli bir müzik araştırmacısı da özgün bir çalışmayla katkıda bulundu. Daha önce İki Dâhi Üç Opera ve Bach - Yaşamı, Eserleri kitaplarını yazan Aydın Büke'nin Mozart , Bir Yaşamöyküsü adlı kitabı yayımlandı. Büke, temel Mozart biyografilerinden yola çıkarak kaleme aldığı kitabında iki şeyi hedeflemiş. Bir, bu metinler arasındaki farklı bakış açılarına dikkat çekmek, ikincisi, Mozart'ı merak edenlerin rahatlıkla okuyacakları bir kitap hazırlamak. Hemen söyleyelim, iki hedefini de tutturmuş. Genel kabul görmüş yanlışları alçakgönüllü bir tavırla düzelterek ilerliyor ve Mozart'ın yaşamını neredeyse eksiksiz biçimde aktarıyor. Şu anda Türkiye'deki kitapçı raflarında bulabileceğiniz en iyi Mozart kitabının Aydın Büke tarafından kaleme alındığını rahatlıkla söyleyebiliriz.
Aydın Büke, iki ana kaynaktan ilerlemiş, biri Mozart'ın yaşamını araştırmacıların önüne seren, uzun yolculuklarının ve sıkı aile bağlarının ürünü mektuplar, diğeri ise Nissen imzalı Mozart biyografisi. Bu ikincisi, Mozart'ın pek sevgili karısı Constanze'nin ikinci kocası. Constanze'nin sunduğu belgelerden, anlattıklarından yola çıkarak yazılan bu biyografi bizzat Mozart'ın çağında kaleme alındığı için temel metinlerden biri sayılıyor. Ama Constanze'nin bu biyografiyi fena hâlde eğip büktüğü de iyi biliniyor...