Bu kitap oldukça enteresan bir şekilde yazılmış. Başlangıç kısmında Mısırdasınız,ordan bir bakıyorsunuz deniz arkeologları giriyor devreye ve girit'e götürüyorlar sizi... Kitabın konusu isminden de anlaşılacağı üzere Kayıp Altantis kıtası ile ilgili. Aslında kitabı okuyunca Atlantisin bir kıta olmadığınıda göreceksiniz ya...(En azından bugünki kıta anlamında değil) Kitapla ilgili çok sık tekrarlanan bir hata var, oda sürekli bilimsel terimlere yer vermesi,bazen o kadar sıkıcı oluyor ki kitabı zoraki okuyorsunuz. Özellikle kitabın ortalarında doğru neredeyse kopma noktasına geliyorsunuz. Eğer devam edebilirseniz Atlantisin bizim karadeniz kıyılarımıza çok yakın olduğunu okuyorsunuz. (Elbetteki bunların hepsi birer varsayım :) ama varsayımda olsa ülkemizin adının geçmesi ilginizi artırıyor) Kitabın kahramanları arasında Mustafa isminde eski bir Türk Deniz Subayı da bulunuyor. Kanımca bu kitabı deniz araştırmalarıyla,özelliklede dalışla ilgilenenler sıkılmadan okuyabilirler. Sıradan okur kitlesini bunaltacak teknik terimler fazlasıyla dolaşıyor. Söylediğim gibi kitabın ortasına kadar sıkılmadan gelebilirseniz Altantisin sanıldığı gibi bir yer olmadığı iddiaları var, eski zamanlarda bronz'u işlemeyi öğrenen bu insanların modern dünyanın kurucuları olduğuna dair bir iddiası da var kitabın. Hikayedeki Aslan isimli silah kaçakçısı ve onun neden olduğu gerelim hikayenin en sürükleyici kısmını oluşturuyor. Sovyetlere ait nükleer denizaltı ve barındırdığı sırda okuyucuyu sıkmayan güzel bölümlerden. Ha bu arada Atlantisliler'in kutsal hayvanının ne olduğunu duyunca biraz şaşıracaksınız. Bence Arslan ,Kaplan beklemeyin :)