Miguel Sokağı Hakkındaki Yorumlar

tan0006 01.11.2006
"Schopenhauer, 'Değerlendirme, Eleştirme, Alkış ve Ün' adlı yazısında yazarları üçe ayırıyor; kayan yıldızlar, gezegenler, yıldızlar. Göz kamaştırıcı ve hayranlık uyandıran görünümleriyle bir anda parlayıp sönüveren kayan yıldızlar. Kendi dönemleri içinde ağırlığı olan yazın örnekleri veren gezegenler. Zaman ve uzamın ötesinde evrensel bir boyutu olan yapıtların sahibi yıldızlar. Yıldızlar hemen göze çarpmadıklarından en geç seçilenlerdir."
Okuduğum bir şiirde "Dünya'nın cesur ulusları yoktur, cesur insanları vardır" diyordu şair. Merak ediyorum, Naipaul'u küçük bir gecekondu mahallesinden Oxford Üniversitesi'ne getiren cesareti miydi yoksa seçeneklerinin azlığımı? Belki de insanlar cesaretlerini doğdukları topraklarda, birçok farklı ulusun ortak yaşamı içinde harmanlanan kültürel mirastan ve çok renklilikten almaktadırlar. Naipaul'un kitabında geçen, yazarın çocukluk yıllarında yaşadığı sokağın sakinlerini oluşturan karakterlerin birer masal kahramanı olmadıkları kesin ama hayatta paylarına düşeni tadını çıkararak, kendileri olmaktan vazgeçmeden yaşıyor olmaları onları, Miguel Sokağı'nın kahramanlarına dönüştürüyor.
Bir çocuğun kirlenmemiş, hayatın kaygılarına henüz bulaşmamış bakış açısı ve usta bir yazarın kelimelerin ağırlığının bilincindeki kaleminin ortak bir ürünü Miguel Sokağı. Naipaul'un vurucu zekâsı sadece bir çocuğun mahallesindeki insanları anlatmıyor aynı zamanda İkinci Dünya Savaşı'nın rüzgârıyla savrulan dünyada olup bitenlerin küçük bir adanın kenar mahalle insanlarını nasıl etkilediğini, öte yandan yaşamın devam ettiğini yumuşak, sade, renkli bir dille anlatıyor. Adanın geleceğiyle ilgili politik planlar ve belirsizlikler günlük hayatın örgüsü içinde yer alıyor ama asla önüne geçmiyor. Amerikan askerleriyle beraber gelen yaşam tarzının adayı nasıl yavaş yavaş istila ettiğini, yolsuzluk ve rüşvetin yoksul insanların hayatını zorlaştıran yönlerini, seçeneklerin çok olmadığı çocukların büyüdüklerinde yapabilecekleri işlerin sınırlı olduğu basit anlaşılır bir dille kıpır kıpır kalipsoların eşliğinde anlatılıyor.
Öte yandan yeteneklerin olgunlaşıp meyve vermeye başladığı ergenlik çağındaki yazarın gözünden baktığımızda; Miguel Sokağı cam bir fanusun içinde yaşadığı zamanın dışına çıkmış gibi geliyor. Sokağın sakinlerinin hayatlarındaki fırtınalar savaşın önüne geçmiş, kendilerini önemli hissediyorlar, komşularını önemsiyorlar ve tüm sokak birbirini tanıyor. Erkekler kadınlarını her gün dövseler de dayaktan öldürseler de onların ölümünde kendilerinden vazgeçercesine yas tutabiliyorlar. Anneler çocuklarına sopa atmadan güne başlamasalar da yine de onların varlıkları ile övünüyorlar. Okuduğumuzda, sefil bir hayatı paylaşan insanların olduğu asla olmak istemeyeceğimiz bir yer olarak algılayabiliriz, ama kendi zamanımızda oturduğumuz sokağa yabancılaşıp komşularımızı hiç tanımadığımızı düşününce, birdenbire o sefil sokak renkleniyor. İnsanların sıcak samimi ilişkileri bizi sarıp sarmalıyor. Naipaul'un karakterleri düzmece, uydurulmuş, hayatta karşılığı olmayan kişiler değil. Onlar vatandaşlık hakkı olan insanlardan oluşuyor. Kendi çarmıha gerilişini düzenleyen mahallenin delisi Erkek-Adam. Bir çöpçü olarak fazlasıyla titiz, ağzında diş fırçasıyla dolaşan Eddoes. Bahis tutkusuyla Hat, sevmediği insanları öldürmekten korktuğu için sadece sevdiklerini traş eden berber Bolo, her birinin babası başka erkekler olan sekiz çocuk annesi Laura. Tuhaf ama neşeli, hüzünlü ama mutlu sokak sakinlerinden birkaçı.
Bu yoruma katılıyor musunuz?
Evet (2)
Hayır (0)
Bu Yorumu Yanıtla