Hatice Bilen Buğra, Türk romanı ve resmi
arasında yapısal bir analoji kuramamaktadır.
Ama asıl soru şu olmalıdır?
Böyle bir analoji gerçekten kurulabilir
mi? Belki de böyle bir çalışmaya öncelikle
Türk resminin Batı resim tarihinin
farklı üsluplarına indirgenmiş bir içeriği
olduğunu temel alarak başlamak gerekiyor.
İzlenimcilik’ten kübizme, inşacılığa
uzanan, her seferinde Batı resminin gerisinde
kalındığı duygusuyla yeniden
onarılmış bir geç-üsluplar tarihi. Türk
resminin bu yapısı ile Türk romanı arasında
nasıl bir ilişki kurulabilir?