Yani birisi oturup bir kitap yazacak ve bu kitap AK Parti’nin savunduğu görüşleri ulusalcı, laik ve Kemalist cenaha empoze edecek ve aynı zamanda bu kitabı bu cenah gönüllü okuyacak. Çok zor bir iş olurdu doğrusu. Ama bu iş bu kitapla başarılmış bence. Kitabın ilk bölümü (Devlet) okuyan her ulusalcıyı alerji edecek cinsten: Darbeler ve ordu hakkıda görüşler, özgürlükçü yaklaşımlar, Atatürkçülüğün ne olduğu anlaşılamayan bir şekil ideolojisi olduğu, resmi törenlerin demode olduğu, kendi halkını yönlendirme faaliyetleri ve Ergenokon hakkındaki görüşler, PKK konusunda yapılan yanlışlar ve demokratik açılımın desteklenmesi. Hatta Apo’un 10 yıl içinde serbest kalacağı ve bunun Türkiye için hayırlı olacağı bile okuyuculara empoze edilmiş.
İkinci bölüm (Cemaat) yine bir ulusalcı için tam bir umutsuzluk durumu yaratıyor: Cemaat çok güçlü yapacak birşey kalmadı. Cemaat heryerde örgütlü, şeytani bir teknolojiye sahip ve herşeyi yapabilecek kudrette. Sanki ulusalcılara yönelik psikolojik bir yıpratma çabası var.
İkinci bölümde Danıştay baskını, Hrant Dink suikasti gibi grift olayları, Balyoz çok ciddi bir darbe planını çok basit şeylermiş gibi geçiştirmiş. O noktada biraz durması lazım Hanefi Avcı’nın.
İkinci bölümde yazılanların doğruluğu şüpheli. En basitinden doğrudan suçlamalara maruz kalan Savcı Mehmet Berk, polis müdürleri davaları ile ilgili, “Bana üç dosyayı da İstanbul Cumhuriyet Başsavcıvekili Turan Çolakkadı bizzat kendisi verdi. Bu dosyalar bana UYAP’tan gelmedi, Avcı yalan söylüyor.” diyor.
İkinci bölümde en çok hoşuma gidense, “Sakın ha darbe planlamayın heryerde cemaatin casusları var sizi hemen bitirirler” mealindeki kısımdı.
Kesinlikle ilginç bir kitaptı. İlginç ve adı gibi acayip.
Bu kitabı okuyanların Mehmet Baransu'nun Mösyö kitabını da okumaları gerekir. Böylece tam bir Hanefi Avcı portresi ortaya çıkmış oluyor.