Toplam yorum: 3.077.822
Bu ayki yorum: 4.700

E-Dergi

Ali YILDIRIM Tarafından Yapılan Yorumlar

22.03.2012

Özellikle çağdaşları için yazdığı portreleri çok beğendim ve yerinde buldum. Geniş halk kitleleri tarafından pek tanınmayan bu değerli insanlar için onurlandırıcı bir yanı var bu kitabın. Bu kitaptan önce İlber Ortaylı’nın nehir söyleşi kitabı “Zaman Kaybolmaz”ı okuduğum için bu insanları biraz olsun tanımıştım. Özellikle kadın bilimcilerin ve müzecilerin çokluğu beni şaşırttı. Mühendislik kökenli biri olarak bizim camiada öne çıkan kadınlar çok yoktur ama sosyal bilimler öyle değil galiba.

Kitapta İlber Ortaylı kendi alanlarında başarılı insanları tanıtmış. Başarılı insanları tanımak her zaman motive edici oluyor. Böyle kitapların çokca yazılmaları ve okunmaları toplum üzerinde olumlu etkiler bırakır. İlber Hoca yine iyi bir çalışmaya imza atmış.

Bir de kitabı okuduktan sonra Anna Karenina’yı hala okumadığıma hayıflandım. Reşad Ekrem Koçu’nun eserleri ise benim için hala bir muamma. Doğan Kitap 2001’de başmış bu kitapları ama çoğunun baskısı bitmiş durumda.

Portrelerde son Osmanlı padişahlarına (Sultan II. Abdülhamid, Sultan V. Mehmet Reşad) ve hanedan üyelerine (Osman Ertuğrul Efendi, Neslişah Sultan) yer verilmiş. Yine bir dönem haksızlığa uğramış bu kişiler için onurlandırıcı aynı zamanda bizim için okuması ilginç yazılardı bunlar.
22.03.2012

Bu uzun söyleşiyi okumadan önce de İlber Ortaylı’yı çok sever, çok sayardım. Ancak şimdi sevgim saygım hayranlık boyutuna geldi. Artık, onun yalnızca bir tarihçi değil bir filozof olduğunu da düşünüyorum. Yeri geldiğinde öyle analizler yapmış ki ağzım açık okumak zorunda kaldım. Nilgün Uysal’ı da tebrik etmek lazım. Böyle bir ummanla 600 sayfalık bir söyleşiyi iyi kotarmış. Sorular iyi seçilmiş ve kitap iyi kurgulanmış.

Uzun bir söyleşi olmasına rağmen yine de tam olarak bir İlber Ortaylı portresi ortaya koyuyor mu? Bu sorunun cevabını tam bilemedim. Sonuçta soruları soran Nilgün Uysal ve onun yönlendirmesi ve onun algıları etkili olmuştur.

Söyleşiyi okurken ne kadar standart dışı bir insan hatta tam bir hercai dedim İlber Hoca için. Ancak bu yaşam tarzından ortaya çıkan sonuç mükemmel: Göz kamaştırıcı bir kariyer, harika bir dost çevresi, belli başlı bütün dillere hakimlik ve inanılmaz bir üretkenlik. Bütün bunların yanında tüm Türkiye tarafından tanınan ve sevilen biri olmak.

İnşallah başta tarihciler olmak üzere bütün akademisyenler bu kitabı okur. Ben bile, mühendis olmama rağmen, daha fazla kitap okumalıyım, daha çok çalışmalıyım, daha çok yazmalıyım diye gaza geldim.

“Bizim millet” diye çok yakınıyor İlber Hoca. Bizim millet çok yeteneklidir, çok girişkendir ve çalışkandır diyor ama derinlik yoktur diyor. Ben de şikayetçiyim bu yüzeysellikten. Çevremdeki insanlar hep üniversite mezunları olmasına rağmen ne edebiyattan konuşabilirsin ne tarihten. Maç ve araba muhabbeti, iphone, ipad muhabbeti. Hepsi o.
06.11.2011

Tam bir edebiyat şaheseri. Don Kişot için roman türünün ilk örneği diyorlar. İlk olmasına rağmen en iyi örneklerinden biri bence.

Tam metni okumdan önce de Don Kişot’un konusunu ve pekçok serüvenini biliyordum. Ancak romanın yazılma amacını çok yanlış olarak biliyormuşum ya da bana öyle bir izlenim vermeyi başarmışlar. Ben bu romanı şövalye kültürüne bir methiye olarak yazılmış ve şövalyelik dönemlerini özlemle anan bir eser olarak biliyordum. Halbuki Cervantes’in amacı tam tersi imiş. Kendi zamanında çok popüler olan şövalye kitaplarını yerden yere vurmak amacı ile yazmış romanını. Roman boyuncada Don Kişot’un serüvenlerinde ve yapıp ettiklerinde hep bu eleştiriyi ve alayı görmek mümkün.

Romanın bir yazarı var. Bu Cervantes. Belli bir yerden sonra güya bir Arap yazarın (Seyyid Hâmid Badincani) yazdığı metinden çeviri yapılıyor. Zaman zaman Seyyid Hamid ve adı bilinmeyen çevirmenin oldukça hoş, gülümseten yorumları ile karşılaşıyoruz. Bu kadar çok anlatıcının olması bana Binbir Gece Masalları’nın o harikulade tarzını hatırlattı. Özellikle birinci ciltte romanla pek de ilgisi olmayan hikayelerin (Münasebetsiz Meraklı, Esir Yüzbaşı) yer alması da bu tarz benzerliğini arttırdı.

Ne yazıkki zamanla çocuk klasikleri arasında girdiği için pekçok kısaltılmış ve belki de orijinal olmayan çevirisi piyasada dolaşıyor. İyi bir edebiyat okuruna YKY’nin bu Roza Hakem çevirisini şiddetle tavsiye ederim.
06.11.2011

Hem eğlenceli (bu anlamda bir çocuk klasiği olmayı hakkediyor) hem de felsefesi olan bir roman. Swift, Gulliver’in son derece ilgi çekici yolculuklarını anlatırken arka planda Avrupa kültürüne ait devlet yapısını, siyasi çekişmeleri, mevki makam hırslarını ve savaşları eleştiriyor. Lilliput’ta parmak kadar insanların saçma konularda birbirlerini yemeleri bize gülünç geliyor, ama aslında burada Swift kendi toplumuna bir ayna tutuyor. Öbür taraftan devler ülkesinin kralına Gulliver’in ülkesinin devlet ve toplum yapısı oldukça saçma ve komik görünüyor. Hatta ateşli silahları bilmeyen kral bu silahlar hakkında Gulliver’den bilgi alınca dehşete düşüyor. Küçücük insanların birbirlerini hunharca katletmeleri bu dev krala oldukça anlamsız geliyor. Romanda Gulliver kendi ülkesininin değerlerini savunmaya çalışıyor ama dev kralın eleştirileri aslında Swift’in söylemek istediklerine tercüman oluyor. İngiliz diplomatlığı işte. Söylemek istediklerinin tam tersini söyleyerek mesajını veriyor.
06.11.2011

İş Bankası Yayınları’nın 3 TL’lik Çocuk Kütüphanesi serisi çok güzel. Söz konusu çocuk klasikleri olduğu zaman “orijinal dilinden, kısaltımamış çeviri” bir kitap bulmak nimet gibi birşey. Bu serinin yayınlanma amacı da bu galiba.

Konusunu aşağı yukarı bildiğim bu modern masalı okumak çok zevkli oldu benim için. Küçük büyük herkes okumaktan büyük zevk alır bence. Kısa ve öz yazılmış. Kendine güvenme, hedefe odaklanma, birlikte başarma ve dostluk gibi erdemleri çocuklara aşıladığı için de faydalı bir masal.