Hikâye Ve Anılara Tutunmak
İfade sanatlarımız ve edebiyatımızın içinde; hikâye, anı ve gezi yazılarının yeri ayrıdır. Bizlere kalbi bir lezzet, zihinsel bir gıda, toplumsal bir huzur sunarlar. Yaşanmış bir olay veya kurgusal bir anlatım olsa da okurlarını zamandan zamana, mekândan mekâna taşırlar.
İşte bu sanatın büyük ustalarından Mustafa Kutlu’nun eseri de böylesi bir güzergâh üzerinde yürüyen anlatımlar içeriyor. Daha önce okumuş olduğum: Tirende Bir Keman, Uzun Hikâye, Hayat Güzeldir, Rüzgarlı Pazar, Dem Bu Demdir, Nur adlı eserleri gibi, 124 sayfalık esere, 13 hikaye sığdırılmış. Hikayeleri okurken adeta bir kahramanı, gözlemcisi de siz oluyorsunuz. “Keşke” ile başlayan, “Bu kadar da olmaz” la biten cümleler kuruyorsunuz gıyaplarında. Belli bir noktadan sonra bilim, felsefe, hukuk, düşünce, deneme, makale ağırlıklı eserlere de yönelmek gerekiyor. Fakat hayatta masal da, öykü de, roman da, fıkra da gerekli elbette. Neyle neyi besleyip, nereye ulaştırdığı önemli. Şekil, imge, sembol ve metaforlara takılmadığımız sürece, tüm anlatımlar bizi maddi ve manevi geçekliğe, yaşamın özüne, hakikate ulaştıracaktır.
Kitapsız, yazısız, anısız, öyküsüz bir yaşam olmaz. Olsa da bir şey doldurmaz ve geride bir şey bırakmaz.
İyi okumalar.