Toplam yorum: 3.133.926
Bu ayki yorum: 6.171

E-Dergi

Turhan Yıldırım

1983 yılında İstanbul’da doğdu. Eskişehir Anadolu Üniversitesi İşletme Bölümü’nü bitirdikten sonra İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde İşletme alanında yüksek lisans eğitimini tamamladı. Öyküleri Lacivert Öykü ve Şiir Dergisi, Hece Öykü, Altıyedi, Kirpi, Edebiyatist, Trendeki Yabancı, Parşömen Edebiyat, Litera Edebiyat, Oggito, İshak Edebiyat, Edebiyat Burada, Yazı-Yorum, Mahal Edebiyat ve Martı dergilerinde yayımlandı. Son olarak H2O Kitap tarafından yayımlanan Öteki Sesler seçkisinde bir öyküsüyle yer almış, ayrıca çeşitli antolojilere de öyküleriyle katkı sağlamıştır. Eserleri Kara Gergedan (Öykü), 2021 Modern Soslu Postmodern Makarna (Öykü), 2023

Turhan Yıldırım Tarafından Yapılan Yorumlar

05.10.2024

Dilek Altundağ'ın ilk öykü kitabı Lo'nun Gereklilik Kipleri, genel olarak temiz anlatım diline sahip, aileye dair meselelerin daha fazla işlendiği, "ben" anlatıcının yoğun olarak kullanıldığı, metinlerde bazı biçimsel deneyişler bulunsa da genellikle geleneksel anlatımın tercih edildiği on beş öyküden oluşan bir eser. Kitaba ismini veren öykü gayet güçlü. "Sinağrit Baba ile Töskel Ormanlarında Yürüyüş" ise metinlerarasılıkla inşa edilmiş bir öykü. Metinlerarasılığı yer yer kitaptaki başka öykülerde de görüyoruz. Keza "Hayallerinin Peşinde" öyküsünde üstkurmaca kullanımı da mevcut. Tüm bunlar esere zenginlik katıyor. Ayrıca öykülerde birbirinden farklı kişiler de başarılı bir şekilde anlatılabilmiş. Örneğin, bir öyküde saatçi çırağını görürken bir başkasında gündelikçi kadının hikâyesini kendi ağzından okuyoruz. Sonuç olarak bir ilk kitap için belli bir seviyenin üstünde olduğunu söyleyebilirim. Temiz dili ve pek eksiği gediği olmayan kurgularıyla güzel öyküleri içinde barındırıyor.
30.09.2024

Erva Kara'nın ilk öykü kitabı, "Rüyalar", "Kadınlar" ve "Uyanış" olmak üzere üç ayrı bölümden, toplamda 15 öyküden oluşan bir eser. "Rüyalar" kısmında birbiriyle ilintili beş öyküde masalsı dili görebiliyoruz. "Kadınlar" bölümünde günümüz meseleleri nispeten daha normal bir anlatımla devam ederken "Uyanış" bölümündeyse bu ikisinin dilinden karma bir anlatıma sahip. Öykülerde genel olarak kadın ve ebeveyn meselesi ön planda.

Bir ilk kitap için yazarın dilini, öykü kurgularını genel olarak başarılı bulduğumu söylemeliyim. Bölümlendirme kullanarak kurgu matematiğine de kafa yoran bir öykücü var karşımızda. Özellikle "Nehirler Boyunca Kadınlar" öyküsündeki "Boğulma 1:" ifadesiyle başlayan anlatımdaki biçimselliği sevdim ve bence bu öykü gayet başarılıydı. Bunun haricinde ilk kısmın son öyküsü olan "Bengisu" ve son kısımda laytmotiflerle örülmüş "Güneş Öpmüş Saçlarını" da ayrıca beğendiğimi söylemeliyim.
27.08.2024

Hakan Sarıpolat'ın ikinci öykü kitabı Şehri Terk Eden'de özgün kurgu dünyalarından oluşmuş, temiz bir anlatım diline sahip, pek eksiği gediği olmayan yedi öykü bulunuyor. Sistem içinde kıvranan şehir insanını, avcının hikâyesiyle hayvan haklarını, patronlar ve işçilerin hikâyelerini, ölümle burun buruna yaşayan yalnız kalmış yaşlıca bir adamı, özgürlük sloganı atanlarla birlikte heykelin hikâyesini ve erkek şiddetine maruz kalan bir kadınla tavşan avcısı garip bir kız çocuğunu öykülerde görüyoruz. "Çöplükteki Patron" öyküsüyle distopik kurgu evrenine, "Gölge" ve "Nenegeyik" öyküleriyle de tekinsiz atmosfere şahit oluyoruz. Özellikle kitaba ismini veren ve kapağına da ilham olan "Şehri Terk Eden" öyküsünü özgün kurgusu nedeniyle özellikle beğendiğimi söylemeliyim.
27.08.2024

Benim Adım Kırmızı'yı, tarihsel üstkurmaca, üstkurmaca ve postmodern polisiyenin bir arada yer alışı, onun üzerinde çoklu anlatıcı kullanımı, yalnızca dokuz günde geçmesine rağmen sanki çok daha uzun bir süreyi anlatmışçasına kapsamlı olması, resim ve minyatür sanatı üstünden batı - doğu arasındaki düşünce yapısı farklarını tartışmaya açması gibi nedenlerle yazarın en katmanlı romanı olarak nitelendirebilirim. Çoklu anlatıcıyı daha önce Sessiz Ev romanında da kullanan yazar, bu sefer çok daha özel bir işe girişiyor. İlk bölümden itibaren ölü anlatıcı kullanımı, eşyanın, imgenin ve hayvanların anlatıcı olarak yer alması, yazarın kendisinin, annesinin ve abisinin -ismen de olsa- kurmaca karakter olarak metinde etkin şekilde bulunmasıyla bu romanın ne kadar değerli olduğunu görebiliyoruz. Bunun yanı sıra daha önce Beyaz Kale romanında tarihsel üstkurmacaya yönelen yazar, Benim Adım Kırmızı'da tasarladığı katmanlı anlatıyla bunu da çok daha ileri bir noktaya götürüyor.
04.08.2024

Ölümsüz Olmaya Değmez, edebiyat üstüne fikir cimnastiği yapmak için harika bir kitap. Eseri okurken sanki karşımda Bülent Ayyıldız varmış ve onla tartışıyormuş gibi hissettim. Şeytanın avukatlığını yaparak bir fikrin hem karşı tarafına geçmiş hem de yanında duruyormuş gibi görünen bir anlatıma sahip. Bu sayede bölümler boyunca devamlı soru sormamızı ve üstüne düşünmemizi sağlıyor. Özellikle postmodernizmin edebiyata yansımasına dair pek çok tartışmaya da yer vermiş Bülent Ayyıldız. Kendisi bir akademisyen olmasına rağmen dili akademik değil ve yapıtında yer yer ironik anlatım söz konusu. Zaten onun yazarlığını bilenler az çok neyle karşılaşacaklarını da tahmin edebilirler. Kısacası nefis bir kitap okudum ve tüm edebiyatseverlere öneririm.