Toplam yorum: 3.088.812
Bu ayki yorum: 8.500

E-Dergi

csysl Tarafından Yapılan Yorumlar

21.10.2005

Alışılmışın dışına çıkanlar, ancak, aydın olabilirler ve Yalçın Küçük bunu her seferinde yapıyor. Kitapta biyografik incelemelerden yola çıkarak Türkoloji ve yakın zaman Türkiye tarihi ele alınıyor. Küçük, Türkolojinin kimler tarafından yönlendirildiğini de bir bir anlatıyor. Kitapta değişik simalar var: Angelica Balabanova, Zeki Velidi Togan, Enver Paşa, Mustafa Suphi, Roy, Nâzım Hikmet, Gâzi Muhammed, Küçük Han, Şah Rıza Pehlevî ve tabii ki Mustafa Kemal. Biz hep 1920'de Çerkez Ethem kuvvetlerinin tasfiyesini yine aynı tarihlerde Mustafa Suphi ve Küçük Han'ın tasfiyesinden ayrı görme eğiliminde olduk; oysa bu süreç içiçe geçmiş parçalardan oluşuyordu ve son ikisinin tasfiyesini anlamadan birincisinin tasfiyesini anlamak imkansızdır. Türkoloji ise imkansızı zorlamakta ısrarcıdır. Kemalizm'in bölgede kadınlara verilen haklar bağlamında "unique" olduğu iddiası da gerçekçi gözükmemektedir, Rızaizm ve Kemalizm eşzamanlı gözükmektedir. Vambery, bir İngiliz muhibbi ve ajanı; Cahun ve Lewis, birer siyonist idiler ve Türkoloji bunlara dayanmaktadır. Öyleyse bunların bahsettiği Türklük hangi Türklük ve bu açıdan Türk isek gerçekten Türk müyüz? Yeni tariflere olan ihtiyacımızı Yalçın Küçük yeniden ortaya koyuyor. "Sırlar" gerçek bir iconoclast çalışma...
21.09.2005

Fransız yazar işlemediği bir cinayet suçundan ötürü Fransız mahkemelerince Fransız Guyanası'nda müebbet kürek hapsiyle cezalandırılır. Ancak o, "çevre"nin adamıdır ve firar onlar için her şeydir. Onun özgürlük aşkı, sayısı sekizi bulan kaçma girişimleriyle kendini gösterir. En umutsuz anlarında bile yeniden enerjisini toplar ve bu enerji onun daha önce hiç kimsenin çıkamadığı hapislerden çıkmasını sağlar, aslında bu enerji özgürlük umudunun verdiği coşkudur. Bir ara Venezüella'dan da öteye kadar giden Charrière, orada karşılaştığı bir Kızılderili kabilesine sığınır ve bir yuva da kurar. Bu insanların anlatıldığı gibi vahşi ve de gaddar olmadığını gören Charrière, bizim uygar dünyamızın çok daha gaddar olduğunu düşünür; ancak yine de uygar dünyaya dönmeden yapamaz, onun haksız bir şekilde cezalandırılmasına neden olan savcıdan alacağı bir intikam vardır. Bu ona pahalıya mal olur. Yine yakalanır ve hep kaçar, kaçma serüvenlerinde İngiliz Guyanası'nda, Kolombiya'da ve Venezüella'da çok iyi insanlarla karşılaşır ve İkinci Dünya Savaşı'nın yarattığı karmaşa ortamı onun özgürlük fırsatını elde etmesine yol açar ve Venezüella vatandaşı olur. Charrière, birçok tecrübeden sonra intikamından da vazgeçer. "Kelebek", sürükleyici bir özgürlük tutkusu romanı... "Bir, iki, üç, dört, beş..." ve tekrar baştan, ileri geri; bu onun özgürlük tutkusunu sürekli sıcak tutmak için çabaladığı günlerde beş adımlık, karanlık koğuşlardaki tek sloganıdır. "Kelebek"in öncesi ve sonrası da ilginç ve onlar da yine Charrière'nin "Banko" isimli kitabında mevcut, "Kelebek"ten sonra onu okuyunuz.
20.09.2005

İtalyan yazarın bu kitabı çıktığında milyonlarca satıyor ve çok büyük heyecanla karşılanıyor. Kitap İtalyan bir anneannenin bir tartışma sonrasında ABD'ye eğitim için giden torununa yazdığı mektuplardan oluşuyor. Torunu hem annesini hem de babasını yitirmiş. Annesi, anneannesiyle giriştiği bir tartışmadan sonra arabasıyla yaptığı bir kaza sonucu ölürken babası da zaten kendi babası değil. Bir ara devrimci fikirlerle, sonra da psikanalizle dengesini yitiren annesi, anneannesinin de özgürlükçü anlayışından yararlanarak kontrol edilemez hale geliyor. Sık sık gittiği ve gerçekte psikanaliz uzmanı olmayan doktoru da onun yoldan çıkmasına sebep oluyor. Borçlarını ödemek için anneanneden yardım isteyen anne, anneanne ile tartışıp "hayır" cevabını alınca kaza geçiriyor. Bu olaylar anneanneyi çok üzüyor ve kızının Türkiye'ye tatile gittiği sıra ilişkiye girdiği birinden olduğunu düşündüğü torununa sahip çıkmaya çalışıyor. Ancak anneanne yaşlandıkça duygusallaşıyor ve torunu da hırçınlaşıyor. Bunun üzerine anneanne, kızının başına gelenlerin benzerinin torununun da başına gelmesinden korkması ve bir daha görüşememe endişesiyle mektuplar yazmaya başlıyor. Bu mektuplar kendi yaşantısından anıları da içeriyor ve çok da öğretici mektuplar, adeta hayat dersi veriyor. "Yüreğinin Götürdüğü Yere Git"i muhakkak okuyun.
20.09.2005

Brezilyalı yazarın bu kitabı gerçekten çok güzel bir öğretici serüven, rüyasının peşinde bir hazine için Endülüs'ten Mısır'a kadar süren yolculuğunda karşılaştığı hırsızlık, kristalci dükkanı, İngiliz ile dostluk, çöl yolculuğu ve vahadaki aşk ve savaş kahramanımız çobana çok şey öğretiyor. Aslında hazineyi bulmadan önce asıl hazinenin kendisine sunulan bu eşsiz bilgilerin olduğunu anlıyor. Yaşamının amacının da arzularının peşine gitmek olduğunu seziyor. Bu sezgi ona bir aşk, bilgi, tecrübe ve de eşsiz bir hazine katıyor.
20.09.2005

Camus'nun gözlem yeteneğini ve hayal gücünü çok güzel yansıttığı bir roman bu... Aslında insanların çaresiz ayrılıklarla beraber sürüklendiği, ölümün eninde sonunda geleceği bir çemberin içinde belli bir zaman sonra ne kadar da uçlarda yaşayacağını gösteriyor. Eşitliğin olmadığı dünyada kaçınılmaz ölüm bir anlamda eşitlik getiriyor gibi görünse de yine eşitsizlik derinleşiyor. Herkesin aksine bence Camus'nun en iyi romanı "Yabancı" değil "Veba"...