Toplam yorum: 3.083.740
Bu ayki yorum: 3.422

E-Dergi

csysl Tarafından Yapılan Yorumlar

21.10.2005

Ferhat Telli'nin derlemesini yaptığı bu çalışma Yalçın Küçük'ün iki yararlı makalesi ve 1945 döneminin ABD, İngiltere ve SSCB büyükelçilerinin telgraflarından oluşuyor. Bu savaşın çıkışında Türkiye'nin de katkısını teorik düzlemde çıkartabiliyoruz. Atom bombalarınınsa sadece SSCB'ye yönelik bir gösteri niteliğinde olduğunun da ayırdına varıyoruz.
21.10.2005

İsyan'ın ikinci cildi de en az ilki kadar dikkat çekici, yine genel bir tarih toparlaması diyebileceğimiz bir Cami-üt Tevarih, Küçük'le içli dışlı olduğumuz söyleşilerin yer aldığı bir Müdahale ve çözümlemelerini sonuçlandırdığı bir Dil-Tarih-Coğrafya bölümleri var. Rıza Nur'un üstü örtülen gizli tarihinden yola çıkıyor, hem Nur'u hem de başkalarını gün ışığına çıkarıyor. Buradan bir İsmet Paşa Tarihi ve Musul'un alınması hakkında vasiyetleri öğreniyoruz. Ayrıca dinin nasıl kullanıldığını ve tarikatların judaikleştiğini de yine Küçük'ten öğreniyoruz. Bu bağlamda devletin zor durumlarda rasyonaliteden saparak sufizme meylettiğini de görüyor ve Nâzım'ın Şeyh Bedrettin Destanı'nın Yunus Emre ve Necip Fazıl popülaritesine eşzamanlı olarak ortaya çıktığını anlıyoruz. Hasan Ali Yücel'in ise bir mevlevi tarikatının üyesi İbrani bir aileden geldiğini öğrenerek de tabloyu yerli yerine oturtuyoruz. Buna karşın Cumhuriyet'in Büyük Kurucuları'nın siyonizme aman vermediğini de 1925-26 tasfiyelerinde görüyoruz. Küçük, Kemal Paşa üzerine damgalanmak istenen siyonist sıfatını da bertaraf ediyor. Eski Maliye Nazırı Cavit'in ve Dr. Nâzım'ın siyonist olmaları dolayısıyla tasfiyeleri de bunu kanıtlıyor.
21.10.2005

Gerçekten resmi tarih tezleri üzerinde deprem yaratıyor bu kitap ve İbn Haldun'dan yola çıkarak derinliklere dalıyor Yalçın Küçük... Bu kitapta sanki Küçük'le iyiden iyiye dost oluyorsunuz ve onu daha yakından tanıyorsunuz. Kendisiyle yapılan söyleşileri de bulabileceğiniz bir Müdahale bölümü var ki, özellikle, Küçük hakkında kuşkulu okuyucuların onu gerçekten anlamaya başlayacaklarını düşünüyorum. "Bir insanı öldürmek istiyorsak onu Tanrı yapmalıyız." Bizse Kemal Paşa'yı Tanrı yaptık ve Küçük onu koparıldığı topraklara iade etmeyi vazife biliyor, Kemal Paşa'yı daha iyi anlamamızı sağlayacak bir Kemal Paşa Tarihi var. O, bir kurtuluş nehrinde yüzen dehaydı; ama yalnız değildi ve bir nehir vardı. Biz o nehirden çıkarmakla Kemal Paşa'yı kuruttuğumuzun farkında değiliz. Ayrıca İbn Haldun'un eserindeki sosyolojinin temeli sayılan argümanlarının da o dönem Arap dünyasında gayet sıradan savlar olduğunu ve Haldunizm'in geç zamanlarda başladığını da gözler önüne seriyor. İbn Haldun da Tanrı katına çıkartılıyor ve bu ise bizi sormaya yönlendiriyor. Yalçın Küçük, hep soruyor ve bazen imkansız gibi görünse de gerçekten daha gerçek yanıtlara kapımızı açıyor. Birinci İnönü Savaşı'nın olmadığını, İlk Kurşun masalı ve Hasan Tahsin'i, SSCB'nin Türkiye'ye toprak talebiyle bir ultimatom vermediğini, Türkiye ve İsrail arasındaki "tamamlayan kavimler" deyiminin geçtiği antlaşmayı ve daha fazlasını bulacak ve hep şaşıracaksınız. İsyan'a davet gerek!
21.10.2005

Tıpkı Tekeliyet'in ilk cildinde olduğu gibi teorik ve pratik düzlemde bir araştırmaya koyuluyor Küçük... Yine Yeni Orta Çağ'dan ve bu sefer despotizmden farklı olarak Oryantal Despotizm'den yararlanıyor. Bunları gösterirken kimlerden yararlanmıyor ki? Machiavelli, Hobbes, Jean Bodin, Montesqieu, Rousseau ve tabii Camus, Huxley, Orwell ve Sartre'dan da ilham alıyor. Ayrıca tekellerin nasıl devletleştiğini anlatırken iki kumpanyayı örnek gösteriyor ve burada yol göstericilerimiz Smith ve Marks oluyor. Bu ağın tutkallarını da İbraniyet ve özel olarak Sabetayizm çalışmalarıyla deşifre ediyor. Küçük, Nietzche misali, putları devirmeye kaldığı yerden devam ediyor.
21.10.2005

"Tekeliyet" çağımızın düzenlerinin yerine önerilen yepyeni bir kavram, bu açıdan Yalçın Küçük diyalektik analize ve Marks ve Lenin'in savlarını da yeniden ele alıyor. Kitap, devletleşmiş ve yönetimleri de menajerlere devredilmiş zor araçlarından bahsediyor, bunu yaparken de teori ve pratik olmak üzere iki kısımlı bir eser meydana çıkarıyor. Teorisini Yeni Orta Çağ gözlemiyle zenginleştirirken Büyük Veba'dan, efendi-vasal ilişkilerinden ve feodalizmin ve despotizmin kaynaklarından da yararlanıyor. İşte tüm bu kaynakların ortaya çıkardığı yeni düzenin somut elemanlarını da Türkiye'deki yoz ağı göstererek öğretiyor. Hep şaşırtıyor ve o da şaşırmamızın iyi olduğunu haber veriyor zaten: -Şaşırmak, bilimsel merakın başlangıcıdır. Bu bağlamda sabetayizm araştırmalarını bir ayrımcılık ya da av olarak değil bilimsel bir araştırmanın delilleri olarak görmemiz gerekir. Yalçın Küçük'ü hiç okumayanlara bu kitabıyla başlamalarını öneriyorum.