E-Dergi

Güçsüzün -ki bu güçsüz kitapta en zayıf olan çocuk olarak seçilmiş- güçlü olan savaşın ve zalimlerin karşısındaki orantısız mücadelesini etkileyici olaylarla ele alıyor.Ailesinden 2.Dünya Savaşı sırasında kopan bir çocuğun yaşam mücadelesini verirken sürüklendiği akıntıda çektiği eziyetleri, şahit olduğu işkenceleri sanki biz yaşıyormuşçasına işletiyor bize yazar. Çocuğun iç dünyasını okudukça hissediyorsunuz.Birden fazla duygularla okuyacaksınız kitabı. Dili ve anlatımı olarak fazla akıcı gelmese de işlenen konu itibariyle etkileyici.Tavsiye derim.

O akut paranoid şizofreniydi ama ailesi deli sanıyordu. Hasta olan bir evladın sorunlu sanılıp ilgiden ve yaşamdan uzaklaştırılması, bu hastalıkla mücadelesini etkileyici bir şekilde kardeşinin ağzından ele alıyor. Anlatımı sade olsa da size o yok olmuşluğu hissettiriyor.

Aborijinlere ve Avustralya'ya merakım olduğu için bu kitabı okumak istedim.Kişisel gelişim tadında ilerleyen kitapları hiç sevmiyorum.Bu da öyleydi.Lakin bazı verdiği mesajlar sizi düşüncelere itiyor.Böylesi bir yolculuğa çıksam bu kadar zorluğa tahammül derecem ne boyutta olurdu bilemiyorum.Ama her insanın aslında yerinde saydığı ve maddi dünyaya körü körüne bağlı olduğu ve o dünyanın getirdiklerini/getireceklerini çok fazla önemsediği durumlarda böylesi ruhani bir dünyaya yolculuk yapması gerekir diye düşünüyorum.Sıradan bir yolculuk bile insanda çok şeyi değiştirebiliyor.Bambaşka biri olarak dönebiliyorsunuz.Sade, anlatımı basit,kişisel gelişim formunda ilerleyen ve herkesin sevmeyeceği türden bir kitap.Çok güzeldi,çok etkilendim diyemem.Kült eserler arasında yer almıyor bana göre.Hatta okurken sıkılmadım da değil.

Kitabın özellikle bir yeri o kadar çok ağlatıyor ki pişmanlık üstüne pişmanlık vicdan azabı üzerine vicdan azabı hissediyorsunuz. Anlatımı yalın ve tek solukta ilerleyen tatlı niyetine bir kitap. Anlamlı sözleriyle ve aslında günlük hayatta yaşadığımız konuları işlemesi yönünden kendimizden fazlasıyla bir şeyler bulabileceğimiz bir kitap.

Kitabın anlatımı sade ve akıcılığı ise kişiye göre değişebilir bir niteliğe sahip olsa da hukukçu olanlar hukuki olarak olmayanlarsa farklı şekilde olayları analiz ederek olaylar hakkında kendi zihinlerinde birçok kapı açabilir. Bana göre orta kıvamda ve tek solukta biten bir kitaptı. Lakin sorgulatan, üzerine düşünülmesi gereken, acaba verilen karar doğru muydu dedirten özellikle ön plâna çıkan olaylar vardı. Misal; 60 Dakika başlıklı olay. Bu olayda sorgulanması gereken anti bir yön daha vardı.Davanın görülmesi sırasında o yönden olayı kimse ele almamış mesela ve yargıcın ya da savcının tavrı hadi şunu mahkûm edelim ya da beraat ettirelim tarzında karar verme aceleciliği varmış gibi yansıtılıyordu. Velhasıl-ı kelâm, hikâyeler çok aceleci anlatılıp geçilmiş. Bu da heyecanı biraz söndürmüş açıkçası. Ama yargılama organları ile ilgili benzetmeler ve bir yargıcın savcının avukatın aslında nasıl davranması gerektiğine ilişkin bakış açısı ve betimlemesi hoştu.