Toplam yorum: 3.253.599
Bu ayki yorum: 5.625
E-Dergi
Miss.Akkurt Tarafından Yapılan Yorumlar
Direksiyondaki adamın körlüğünün başlamasıyla birlikte önce anlatım tarzına olan beğenim sonrasında olayların soluksuz anlatımıyla beğenim gitgide arttı. Körlerin akıl hastanesinde toplanması ve körlüğün bulaşıcı hastalık olması yüzünden sırasıyla kör olan herkesin zincir şeklinde birbirlerine bağlı olması sayesinde hastanede yüzleşmeleri ilk heyecanlı kilit noktaydı. Özellikle yarıdan sonra körlerin iyi ve kötüye ayrılmalarıyla birlikte yer yer rahatsız edici olmasıyla birlikte okunması daha da zorlaştı. Empati duygusunu alevlendiren hatta okurken arada bir gözlerimi kapatıp durumun zorluğunu kendi kafamda hafif bir şekilde tarttığım da oldu. Ayrıca her canlı gibi insanoğlunun da her türlü zorluğa zamanla alışabileceği ve başta imkansız gibi görünse de sırf hayatta kalma arzusunun ne olursa olsun ağır bastığını tekrar hatırlatan bir kitaptı. Baştan sona büyük bir beğeniyle ve sonlarına doğru baya bir gerilerek okuduğum mükemmel bir romandı. Herkese keyifli okumalar dilerim :)
Khaled Hosseini ne yazsa hiç düşünmeden okurum sanırım. Uçurtma Avcısı ve Bin Muhteşem Güneş kadar etkilemese de bu kitabını da okumaktan keyif aldım. Bu sefer kitabın işleyişi farklı bir şekilde oluşturulmuş. Ana karakter diyebileceğim Abdullah ve Peri’nin hikayesiyle başlayan kitap daha sonrasında yan karakterlerin hikayelerini de okuduğumuz bir hale geliyor. Çoğu kişi bunu sevememiş sanırım. Hal böyle olunca da ana karakterlerimizi bir kitabın başında bir de sonunda okuyoruz dersek abartmış olmayız. Üzerinde düşünülmesi gereken hayat hikayeleri okuyoruz ve bu hikayelerden çıkarabileceğimiz mesajları olan bir kitap. Bu romana bir şans vermelisiniz. :)
“Bir başkasının yüreğini, yüreğinden geçenleri yargılarken kişi bir miktar da olsa alçakgönüllülükten ve yardımseverlikten nasibini almış olmalı.”
“İstedikleri şeylere göre yaşadıklarını düşünüyorlar. Yaşamlarına isteklerine göre yön verdiklerini. Oysa işin aslı, onları yönlendirenler, korktukları şeyler. İstemedikleri şeyler.”️
1940lı yılların bir dağ köyünde geçen roman dostluk, sevgi, fedakarlık gibi kavramlarla kalbimizi çalıyor.
Sebastien, dedesi Cesar ve ablası diyebileceğimiz Angelina ile birlikte bu minik Fransız dağ köyünde yaşamaktadır. Bu yıllarda Almanların Fransayı işgal etmesiyle bu dağ köyünde de huzur kalmamıştır. Bir gün Sebastien'in yolu köydeki sürülere saldıran canavar diye adlandırılan Güzel ile kesişir. Tüm köy, köpeği avlamaya çalışırken onun içindeki güzelliği fark eden tek kişi Sebastien olmuştur. Sebastien bu vahşi köpeğin sevgisini ve dostluğunu kazanmak için büyük emek vermiş ve başarılı da olmuştur. Bu dostluğun pekiştiği sıralarda sınırdan kaçak yolla geçmeye çalışan bir Yahudi aileye kılavuzluk etmeye başlayan Angelina'nın da Sebastien ve Güzel'in yardımına ihtiyacı olur. Bu sıcacık hikayede yaşanan daha nice olay ile kitap bir çırpıda bitmiş oldu. Kesinlikle okunmasını tavsiye ederim.
Not: Kitabın filmi de mevcut, izlemek isteyenler olursa mutlaka onu da tavsiye ederim.
Kendisini Atatürk'ün devrim ve inkılapları döneminde yaşadığı için çok şanslı sayan sevgili Mediha hanımefendinin bu kitabını okumaktan keyif aldım.
Kitabın birinci bölümü daha çok otobiyografik bir bölüm.Yazarın hayatına ve yetiştiği çevreye kısa bir bakış atmak bu kitap için son derece önemliydi kesinlikle.
Bölüm 2 ve 3 ise daha çok köy araştırmaları yaptığı zamanları ve bu araştırmaları okuma imkanı sunuyor.Özellikle üçüncü bölümü okurken hem şaşırdığım yerler oldu hem de günümüzde azalmışta olsa belli sorunları hala yaşıyor olmak beni çok üzdü.
Dördüncü bölüme geldiğimizde yazar devrimlerin neden köye inemediği sorusunu açıklıyor ve gözlemleyebildiği kadarıyla köy enstitülerine değiniyor.Maalesef köy enstitüleri kısmını çok yüzeysel buldum ama kitapta zaten derin bilgiler vadetmiyordu.
Son söz ise yazarın 1940-1945li yıllarda ve sonrasında siyasi olarak yaşadığı zorlukları,kendisine yapıştırılan komünist kavramının altında neler yaşadığını anlatıyor.Herkese tavsiye ederim.
Günümüzden iki yüz yıl sonrasını konu alan bu kitapta, yoksul bir genç kız olan Chobahm'ın Kore'de (Kore olduğunu varsayıyorum) bitmek bilmeyen bir kıştan kurtulmaya çalıştığını görüyoruz.İkiz kardeşi ve annesiyle birlikte, köye ve bir medya holdingi olan Yibon ailesi tarafından yönetilen iklim kontrollü şehir Snowglobe'a elektrik üretilen yerel bir enerji santralinde çalışıyor.Snowglobe'da yaşamak için ya bir "aktör" ya da bir "yönetmen" olmanız gerekiyor ve kahramanımız yönetmen olmak için can atıyor.Ayrıca Chobham, Globe tarafından üretilen en popüler TV şovunun yıldızı Go Haeri'nin tıpatıp aynısı.Birgün Haeri kendi canına kıydığında, Chobham şovun yönetmeni -Yönetmen Cha- tarafından Haeri rolünü üstlenmesi için teklif alıyor. Genel olarak, çok az bireydeki gücün nasıl yozlaştırıcı bir güç olduğu hakkında bir roman diyebiliriz.Ki ben böyle bir konusu olacağını tahmin etmemiştim. Devam kitabını okuyacağım.Açıklanmayan şeyler olsa da ikinci kitapta cevapları alacağımızı umuyorum.