E-Dergi

İki kere okumama rağmen bir türlü sevemediğim bir kitap oldu benim için. Resim sanatına ilgi duyanlara belki kısmen de olsa hitap edebilir ama roman/novella severlere bu kısa romanı tavsiye edemiyorum maalesef. Hülasa, "okunmaması kayıp olmayacak" kitaplardan diyebilirim.

Çok kolay okunmasa da İspanya İç Savaşı'na, bilfiil iştirak etmiş George Orwell gibi bir yazarın kaleminden çıkan politik ve anı tarzında faydalı bir eser. Yazarın Aragon cephesinde yaşadıkları, orada vurulup bizzat sağlık ve toplu taşıma (tren) taşıtları ile ilgili yaşanan ihmal ve ilginçlikler, sonra istirahat için geldiği ve aynı zamanda eşinin de kaldığı Barselona'da, üyesi olmamakla birlikte milis gücünün bir ferdi olduğu P.O.U.M (Birleşik Marksist İşçi Partisi) adına görev yaptığı ve bizzat şahit olduğu Barselona'daki sokak çarpışmaları, vb. birçok konuda birinci elden bilgileri haiz güzel bir kitap. Bence İkinci Dünya Savaşı'nın provasının yapıldığı İspanya İç Savaşı'nı merak eden herkesin okuması gereken bir yapıt.

BİR BAŞYAPIT, kesinlikle okunmayı hakediyor!!
Sersefil geçen birkaç yılın ardından Manuel Benitez -namı diğer El Cordobes (Kordobalı)- sonunda nice işkenceler ve çektiği ve kovulduğu kasabasında bir ‘korrida’ ya (boğa güreşi) katılma fırsatı yakalamıştır. Kendisine yıllarca annelik eden ve çok kahrını çekip onun için çok gözyaşı döken ablası ile korrida öncesi vedalaşma anında tam kapıdan çıkarken şöyle der: “Ağlama Angelita, bu akşam ya sana bir ev alacağım ya da yasımı tutacaksın!” İşte dünyaca ünlü İspanyol torrerosu El Cordebes’ in ablasına söylediği bu sözün ikinci kısmından alır kitap adını.
Bu salt bir biyografinin çok ötesinde; İspanya İç Savaşı’na ve sonrası döneme de ışık tutan, Knut Hamsun’un ‘Açlık’ kitabından çok daha gerçekçi anlatılar ile onlarca anekdot ve bilgi içeren çok sıradışı ve KÜLT bir kitap! Lütfen okuyun ve okutunuz. İkinci fotoğraftaki yorumlara -özellikle de ilk ve sonuncusu- harfi harfine katılıyor ve en ufak bir mübalağa olmadığını belirtmek istiyorum.

87'de Dachau'yu (ki o ağır yanık kokusunu hala unutmam) ve 2019 sonbaharında Auschwitz'i görmüş birisi gözüyle okudum ve çok beğendim. Salt bir kitap sevgisinin bile insanların yaşama tutunmasında ne kadar etkili olduğunun vurgulandığı, kaçış teşebbüsleriyle biraz heyecan ve okunma arzusunu kamçılayan, yaşananlarla da insanın kendini sorgulamak ve haline şükretmek zorunda hissettiği bir roman olmuş. Özellikle kitabının sonlarına doğru yer alan 'ilginç bir sürpriz' ve kitabın adeta tamamlayıcısı ve belki de değerini arttıran bir özelliği olan "Son Söz" ile "iyi-çok iyi" arası bir roman olmuş. Kitaplara 'siyasi' değil, 'insanî' yaklaşan herkese naçizane tavsiye ederim!

Büyük amcasından miras kalan 264 adet 'netsuke'nin (el yapımı küçük biblo) izini sürerek; netsukeler eşliğinde aile izlerini süren yazar; hem biyografik hem de müthiş entelektüel bilgiler içeren bir kitap koymuş ortaya. Eğer resim ve edebiyata ve bu sanat akımlarındaki öncü isimlere ilginiz varsa kaçırılmayacak bir okuma keyfi sizi bekliyor. Herkese hitap etmeyeceğini ve fakat bilgiseverler için de "tam bir hazine" değerinde bir kitap olduğunu düşünüyorum. Tüm gerçek sanatseverlerin kitaplığında bulunmalı!!