Toplam yorum: 3.092.427
Bu ayki yorum: 3.028

E-Dergi

tubiiiikkk Tarafından Yapılan Yorumlar

25.09.2022

“Yenecem seni Cioran” güdüsüyle çıktığım bu okuma yolculuğunda Cioran’ın “en çok Cioran olduğu” söylenen kitabını bitirmiş olmanın enkazı ve gururu ikilemindeyim, ikilem dolu bir yazara son derece yakışan bir okuma sonu bence.
Yalnızlığın doruklarında olduğunu düşündüğüm Cioran, yalnızlığın en çok yaraştığı Tanrı’ya yakın olma mücadelesi veriyor; aslında inanmaya direnç gösteriyor gibi geldi bana, sorgulamaları çok doğru yapıp gidiş yolundan yanlış bir sonuca vardıran şey derin yalnızlığı belki de...
Aynı kitabı iki kez, ikinci seferinde daha yumuşak bir üslupta okutuyor kitap, ilk bölümü Fransızcadan, ikinci bölümü sadeleştirilmiş Rumence aslından çevrilmiş. Kimliğini bile kaybetmek isteyen, kendini bile isteye yalnızlaştıran Cioran’ın müzik, edebiyat, gözyaşı dolu, Nietzche’den girip Mevlana’dan çıktığı düşünsel yolculuğunun sonu keşke tefekküre varsaymış.
24.08.2022

Tanıtım broşüründeki merak uyandıran anlatımla bağdaştıramadım maalesef kitabı, epey şans verdim 150 sayfa okudum, ama yine de içine çekemedi beni, tamamlayamadım.
23.08.2022

Türk Edebiyatı’nın önemli isimlerinden Oğuz Atay, Latife Tekin, Tezer Özlü ve Bilge Karasu’nun eserlerine ev teması üzerinden projeksiyon tutuyor Nurdan Gürbilek bu denemelerinde. Ev, öze dönüş kadar, o özü oluşturan tüm eksi artıları da temsil ediyor. İçlerinden henüz sadece Bilge Karasu’nun yazınına yabancıyım, diğer üçlünün kendilerine has olduğu kadar biraz karamsar bir dili de var, bu karamsarlığı adaletsizlik, yok(sun)luk, çocukluğun zindanı destekliyor her biri açısından. Gürbilek’in satır aralarında dolaştığı bu yazarlar, kendi adalet arayışımıza, çocukluk günlerimize, aynı evi paylaştığımız ailenin içinde kendi dilimizi ve kimliğimizi arama ve oluşturma çabamıza da götürüyor okurken.
Nurdan Gürbilek incelemeleri işte tam da bu anda denemeye dönüşüyor, var olan bir temel üzerine inşa etme çabasında...
19.08.2022

Yaradılıştan her bir insanda bulunan tını (buna fıtrat, şahsiyet; herkesin kendine özgü ve özgün kişiliği de denebilir) acelecilik çağında akort bozumuna uğradığı hepimizce malum...İnsanın kendini, tüm beşeriyeti ve eşyayı tanıması yaratıcıyı tanıması ve varlığı sorgulamasıyla mümkün, bunun yolu da tefekkür ve rabıtadan geçiyor. Ama hız çağının jungle’ı içinde hepimizi “survive” etmemiz gerektiği algısı, durup dinlenmeyi, dinginleşmeyi ve inzivayı da olumsuz şeyler olarak pompalıyor, bu rekabette geride kalamazsın, hüzne, ince düşünmeye yer yok modern dünyada. Modernite, hayatı kolaylaştıracak bir sürü alet edevatıyla kucak açarken özümüzdeki en insani sesleri çalıp götürüyor, öyle ki kendi iç sesimize bile biganeyiz; zira dış dünyanın debdebesi o kadar gürültülü ki iç dünyamızın fısıltısını duymaya ne mecal ne cesaret bırakıyor bu sağır eden sesler. Bu okuma tefekkürü tetikliyor.
19.08.2022

Sevdiğim bir yemeğin damağıma şölen yaşatması gibi Şule Gürbüz’ü okumak, bitmesin istiyorum bu keyif anı. Roman türünde bile o eşsiz düşünce dünyasını ve ah şu yalan dünyamızı, görmüş geçirmiş bir bilge üslubunda sarkastik bir biçimde sunması, deyim yerindeyse güldürürken düşündürmesi veya düşündürürken güldürmesi okuma serüveninin keyfini tavan yaptırıyor. Kendinize bir iyilik yapmak istiyor istiyor ama o iyiliğin ne olacağını kara kara mı düşünüyorsunuz? Sakin olun ve Şule Gürbüz okuyun.