Toplam yorum: 3.088.512
Bu ayki yorum: 8.200

E-Dergi

uzunvadeci Tarafından Yapılan Yorumlar

09.04.2006

TRISTAN İHANETİ
Robert Ludlum

Amerikalı tanınmış bir ailenin mensubu olan Stephen Metcalfe Nazi işgali altındaki Paris’te görünürde uluslar arası bir Playboy kimliğiyle tatlı bir hayat yaşarken,gerçekte çok çok özel bir haber alma teşkilatının,-doğrudan Amerkan Başkanına bağlı bir teşkilatın-mensubu olarak çalışmaktadır.
Metcalfe’nin mensup olduğu birim bir ihanet sonucu Naziler tarafından yok edilir,artık onun Paris’te yaşaması mümkün değildir.Metcalfe’ye verilen yeni görev,Berlin’in Moskova Büyükelçiliğinde görevli bir-ve Hitler karşıtı olduğu izlenimi veren-Alman diplomatı araştırmak ve eğer şartlar uygunsa bu kişiyi Amerika için çalışmaya ikna etmektir.
Metcalfe Moskova’da eski aşkı,şimdilerin Bolşoy Baş balerini olan Lana’nın Alman diplomatın metresi olduğunu görür,Alman diplomat,elinde Lana’nın babasının-ki bir Sovyet kahramanıdır-Stalin karşıtı komplolara karıştığını gösterir belgeler olduğu şantajıyla lana’ya boyun eğdirmiştir.
Metcalfe’yi Moskova’ya gönderen teşkilat,gerçek niyetini ifşa eder sonunda.Hazırlanan sahte belgelerin Lana kanalıyla Alman diplomatın eline geçmesi sağlanacaktır.Belgeler Sovyet Genelkurmayı tarafından hazırlanmış,Sovyetler Birliğinin askeri açıdan ne denli zayıf olduğunu gösteren ve/fakat Nazi Almanyasına karşı girişilecek saldırıya ilişkin planlardır.
Metcalfe GRU ve NKVD ile SD arasında sıkıştığı ölüm kapanından kurtulup Hitler’i Sovyetler Birliğine saldırmaya ikna edecek bu planı uygulayabilecek mi,ya Lana hayatta kalabilecek mi?
Tristan İhaneti sürükleyici bir kitap sayılabilir,fakat boşluklar var kitapta.Fransa’da bir Alman askeri üssünden İspanya Dışişleri Bakanı’na ait çalınan uçakla Moskova’ya giderken hiçbir engelle karşılaşmamak mümkün mü,Nazi denetimindeki tüm Kıta Avrupasını geçmek hiç mi sorun yaratmaz,üstelik Nazi savaş makinesinin,Alman Hava Kuvvetlerinin gücünün doruğunda olduğu 1940’da.
Ya,kitabın son sayfasına dek hiç mi hiç bahsi geçmeyen,Metcalfe ile Lana’nın aşklarının ürünü olan çocuklarının 1991 Ağustosunda Gorbaçov’u düşüren kızıl darbenin kader adamı olarak birden belirmesine ne demeli?
Sürükleyici bir kitap,yukarıdaki handikaplar önemsemezseniz rahatlıkla okuyabilirsiniz
07.04.2006

KEMİKLERİN HARİTASI
James Rollins

Köln Katedralinde muhafaza edilmekte olan 3 Bilge Adam(Kral)’ın kemikleri,bir ayin sırasında çalınmıştır,gerçekleştirilen katliamla birlikte.Vatikan,Amerikan Sigma Gücünü yardıma çağırır,olayı aydınlatmak için.Oluşturulan ekipte Sigma Gücünden 3 kişiyle birlikte İtalyan polis teşkilatından bir bayan ve Vatikan’dan bir kardinal de vardır.Uluslararası bir terör örgütünün üyesi de Vatikan’ın angajmanıyla ekibe katılmıştır.
Katliamdan sağ çıkan tek görgü tanığının ifadelerinden,kemiklerin bir tür silah olarak kullanıldığı anlaşılmaktadır.Kemiklerin korunduğu altın tabuttan alınan kemik tozlarının incelenmesiyle 3 Bilge Adamın kemiklerinin m-halindeki Altın tozundan yapıldığı anlaşılır,bu toz ayin esnasında kilisede bulunanlara verilen komünyon ekmeğine karıştırılmış ve bu ekmeği yiyenler m-halindeki Altın’ın olağanüstü iletkenliği kullanılarak –adeta-içten dışa doğru elektrik ile yakılmışlardır.
İpuçları,m-halindeki Altın’ın İsa’dan çok önce keşfedildiğini göstermektedir.Ekibimiz ipuçlarından yola çıkarak Vatikan’ın altındaki antik tapınaklara,oradan İskenderiye Deniz Fenerinin kalıntıları ve İskender’in mezarına ulaşacaklar,durmadan problem/bilmeceler çözecekler bu arada Vatikan’da da bağlantıları olan gizli ve aristokratların dünyaya egemen olmaları gerektiğine inanan örgüt ile giriştikleri kedi fare oyunundan sağ çıkmaya çalışacaklardır.
Tam bir action man romanı,korkarım gerisi de geliyor.James Rollins’in yanında halt etsin Dan Brown!
04.04.2006

GO OYUNCUSU
Shan Sa

1930’lu yılların Mançurya’sı.Japon istilası hızla yayılırken,işbirlikçi hükümet güçleri ile direnişçiler ve Japonlar arasındaki çatışmalar da sürmektedir.
Mançurya’da küçük bir kentte geleneksel değerler bağlı olarak yetiştirilmeye çalışılan lise öğrencisi genç kız Japonlara karşı düzenlenen bir gösteri sonrasında kendisine yardımcı olan Çinli genç ile ilişki kurar,duygularını pek de anlamlandıramadan.Bu ilişki hamilelikle sonuçlanacak,genç kızın sevgilisi direnişçilerden olduğu savıyla Japonlar tarafından yakalanacaktır.
Japon militarist geleneğine uygun olarak yetiştirilmiş genç Japon,kendisi ve ailesinin onuru için İmparatora hizmet etme güdüsüyle Japon ordusunun bir subayı olarak Mançurya’dadır.
Genç kız ve erkeğin yolları Bin Rüzgarlar Meydanında kesişir,birbirlerini tanır,sınar ve Go arenasında duygularını oluştururlar oynadıkları oyunla birlikte.Hemen hiç konuşmazlar bu süreçte ama,aşk zaten ruhların muhabbeti değil midir?
Japon militarist geleneğinin atalara ve otoriteye kayıtsız şartsız bağlılık ve “başka”olana karşı duyduğu aldırmazlık (başka bir ifade bulamadım,”başka”olanın yaşaması ile yaşamaması arasında bir fark yok,resmedilen Japon militarizminde)çok etkileyici bir biçimde aktarılmış.
İki “başka”arasındaki aşk,nereye kadar sürebilir?Japon subay,askerlerinin eline geçen “başka”için ne yapabilir?Peki ya onur anlayışı?
Nedense Batı Coğrafyası dışında okuduğum her kitaptan bambaşka bir lezzet alıyorum bugünlerde.
Kaçırmayın

04.04.2006

TAŞ MAYMUN
Jeffery Deaver

Uluslararası aranan bir suçlunun peşindeki Adli Tıp Uzmanı Lincoln Rhyme ile yardımcısı Amelia Sachs’ın öyküleri.Hayalet takma adı ile anılan suçlu işlediği pek çok suçun ardından Çin’den Amerika’ya kaçak göçmen işini de organize etmektedir ve bir gemi dolusu kaçak göçmen ile Amerika sahillerine yaklaşmıştır.Rhyme ve ekibinin izlediği Hayalet yakalanmasına ramak kala gemiyi göçmenlerle birlikte batırır ve pek çok insanın ölümüne neden olarak ortadan kaybolur.Gemiden kurtulanlar sadece iki aile,bir bebek ve bir doktordur.
Hayalet,gemiden kurtulanların da peşine düşmekte gecikmez,Rhyme ve ekibi bir taraftan Hayalet’i ele geçirmeye çalışırken diğer yandan gemiden kurtulanlara Hayalet’ten önce ulaşmak çalışmak zorundadırlar.
Gemiden kurtulanlardan biri olan Çinli Doktor Sachs’ın eklem ağrılarına Çin tıbbı ile deva bulmaya çalışırken gerçekten iyi niyetle mi hareket etmektedir,bu kişi Hayalet olabilir mi?
Ya Hayalet,gemiden kurtulanları niçin acımasızca ortadan kaldırmaya çalışmaktadır,salt tanıkları ortadan kaldırma kaygısıyla hareket ediyor olması mümkün mü?Gemideki tüm kaçak göçmenlerin Çin’de rejim muhalifi olmalarının bir anlamı var mı?
Bence okuyun
31.03.2006

TANRILAR VE LEJYONLAR
Michael Curtis Ford

İ.S. IV.yy.dayız.İmparator Julian’ın dostu ve özel hekimi Caesarius’un –sonradan Kilise tarafından Aziz ilan edilecek olan-ağabeyi piskopos Gregorios’a yazdığı mektuplardan izliyoruz Roma İmparatorluğunun çalkantılı bir dönemini.
Ailesi İmparatorun emriyle katledilmiş olan Julian,felsefe eğitimi aldığı Atina’dan apar topar Roma’ya getirilmiş ve Germen kavimlerinin tehdit ettiği Galya’ya “Ceasar”unvanıyla ordu komutanı olarak atanmıştır.Julian,yola çıkmadan önce-İmparator’dan çocuk edinemeyen- İmparatoriçe’nin kendisinden çocuk peydahlamasını içeren teklifini reddeder ve İmparator’un kız kardeşi ile evlendirilir.
Julian,emrindeki komutanlardan Sallastius tarafından önce bir asker sonra bir savaşçı ve en nihayet de bir komutan olarak eğitilecek ve Galya’daki basiretsiz,beceriksiz Romalı komutanları yola getirdikten sonra çoğunluğu Galyalılardan oluşan kuvvetleriyle Germenleri dize getirecektir.Galya’da düzeni sağlayan Julian gerçekleştirdiği vergi ve askere alma düzenlemeleri ile yaşamı daha bir çekilir hale getirmiş ve tüm Galya’yı kendisine bağlamayı bilmiştir.Julian’ın henüz yeni doğan çocuğu,ebe tarafından öldürülmüştür ve ebenin İmparotiçe’nin buyruğunu yerine getirdiği ancak ilerleyen yıllarda anlaşılacaktır.
İlk Hristiyan İmparator olan Contantius’un Doğu seferi için Galya ordusunu istemesi bir isyana neden olur ve Julian İmparator ilan edilir.Contantius’un ölümü Roma imparatorluğunu iç savaştan kurtaracak ve Julian fiilen de İmparator olacaktır.Julian,öğrenciliği dönemindeki pagan dostlarını çevresinde toplayacak ve pagan inaçlarına geri dönecektir.
Ancak Julian’ın İmparator olması Hristiyanlar için hiç de hayırlı olmamıştır.Yeni İmparatorun eski çok tanrılı inançları benimsiyor olması Hristiyanlara yönelik terörü yeniden hortlatmıştır.
Hekim Caesarius,İmparator’a duyduğu dostluk ve sadakat ile taşıdığı İsevi inancın arasında kalmıştır.
Ve işte karar anındayız.Hekim savaşta bir mızrak ile yaralanmış ve kendinden geçmiş olan İmparator ile ilgilenmektedir,mızrak hala İmparator’un karnına gömülü durumdadır.Hekimimiz ne yapacak?
Tarihi roman okumanın hazzını özleyenlere.