E-Dergi

GÜL VE ZAMBAK
Gerald Messadie

Jean Dark’ın yakılarak öldürülmesinin üzerinden 20 küsur yıl geçmiş ve İngilizler yitirmişlerdir 100 yıllık savaşı.Ama İngiliz ordusunun kalıntıları hala dehşet saçmaya devam etmektedir,şatoların korumasından uzak köylüler arasında.Henüz 15 yaşında bir genç kız olan Jeanne mantar toplamak için gittiği ormandan döndüğünde anne ve babasının hunharca öldürüldüğünü görür,erkek kardeşi de kaybolmuştur bu arada.
Eşeği, üç beş kuruş parası, heybesindeki tereyağı topağı ve bir torba un ile Paris’e gitmek üzere yola çıkan Jeanne,Paris’e vardığında cinselliğini keşfetmiş genç bir kadındır artık.Paris’te geçimini sağlamak için sokak ortasında pişirip sattığı hamur işleri ile ünlenecek,kralın metresinin ve giderek kralın ilgisine mazhar olacak ve Kralın Pastacısı namıyla tanınacaktır kısa sürede.Adaşı Dark gibi kralın danışmanlığına getirilmesi hiç de uzak değildir artık.
Jeanne bir yandan da güzelliği ile göz kamaştırmaktadır.Şair François Villon genç kıza zor kullanarak sahip olmuş,ancak Jeanne çocuğunun babası olarak genç bir soyluyu seçmiş ve onunla evlenmiştir.
Messadie’den ihtiraslı,genç ve güzel bir genç kızın tarihsel bir doku önündeki öyküsü,sanırım takip eden ciltleri de okuyacağım.

KUTSANMA AYİNİ
Clive Barker

Ünlü bir doğa fotoğrafçısı olan eşcinsel Will Rabjohns, kariyerini yok olmanın eşiğindeki türleri fotoğraflayarak geliştirmiştir.Genç adam ortadan yok olmakta olan bir türün-bir kutup ayısının-pençelerinde ölümün eşiğinden dönmüş ve komaya girmiştir.
Will komada bulunduğu sürede çocukluğunda yaşadığı bir deneyimle boğuşmuştur.Kendine gelir gelmez çocukluğundan miras kalan hayaletlerin peşine düşecektir.
Yaşam ve ölüm,ölümsüzlük ve ölüme duyulan özlem üzerine bilinçaltına yapılan görkemli bir yolculuk okuduğum.Barker okumaya devam edeceğim.

KAYBOLAN IŞIK
Michael Connelly

Kahramanımız Harry Bosch polis teşkilatından ayrılmış ve özel dedektif olarak çalışmaya başlamıştır.Teşkilattan ayrılırken yanına aldığı sonuçlanmamış bir cinayet dosyasına ilişkin araştırma yapmak amacıyla bulunduğu bir film setinde bir soyguna tanık olur.Film setinde çekim sırasında kullanılan 2 milyon dolar çalınmıştır,Bosch soygunculardan birisini vurmuş,fakat kaçışlarını engelleyememiştir.Paranın alındığı bankanın görevlendirdiği kişilerden birisi soyguncuların ateş etmesiyle ölmüş, diğeri de yaralanmıştır.
Polis teşkilatının sağladığı olanaklardan yoksun,yalnız başına çalışmakta olan Bosch,soygun ve cinayetleri aydınlatabilecek mi?
Connelly okumak bir ayrıcalık

SON ÇAKAL
Michael Connelly

Kahramanımız Harry Bosch kaybedenlerden biri olmaya oldukça yakındır bu günlerde.Kız arkadaşı tarafından terk edilmiş, işten geçici olarak el çektirilmiştir ve rozetini tümüyle yitirmesi de uzak bir olasılık değildir.
Bu avare günlerinde Bosch,kafasından hiç çıkmayan bir cinayetin peşine düşer.Uzun yıllar önce öldürülmüş bir sokak kadınının-öz annesinin-katilini bulmaya karar vermiştir.
Söz konusu cinayet dosyasında bulunması gerekirken dosyada olmayan bazı belgeleri olduğunu farketmesi, ilk ipuçları olacaktır Bosch için.
Bosch,kadın satıcıları, politikacılar, yeteneksiz ve-fakat-ihtiraslı polis şefleri arasında yaşamını koruyup cinayeti aydınlatabilecek mi?
Mükemmel bir kurgu,Connelly 1 numara

CASUSLAR SAVAŞI 1932-1942
Curt Riess

1930’lu yıllar totaliter diktatörlükler çağıdır ve tıpkı savaşların nitelik değiştirmesi gibi casusluk da nitelik değiştirerek bir zanaat olmaktan çıkmış,topyekun savaş gibi topyekun casusluk kavramları geçerli hale gelmiştir.Topyekun casusluk ve beşinci kol.
Riess 1930’ların başı şle 1942 yıllar arasındaki istihbarat faaliyetlerinin aldığı yolu irdeliyor kitabında.Nazi Almanyası,fetihçi Japonya ve –daha az aktif olarak-Duçe’nin İtalyası’nın istihbarat ve casusluk alanlarında gerçekleştirdikleri düşünce ve eylem değişikliklerini anlatıyor.Yazara göre Batılı demokrasiler totaliter devletlerin bu yeni anlayışlarını anlayabildikten sonradır ki,Dünya Savaşını lehlerine döndürebilmiştir.
Heyecanlı casusluk öyküleri okuyacağım zannıyla almıştım bu kitabı,mamafih hayal kırıklığına uğradım.Ama,totaliterizm ile topyekun casusluk kavramları arasındaki koşutluğu görmemi sağladığını söyleyebilirim.