Toplam yorum: 3.088.812
Bu ayki yorum: 8.500

E-Dergi

uzunvadeci Tarafından Yapılan Yorumlar

10.12.2005

KUTSAL KEFEN


Nasıralı'nın çarmıhtan indirildikten sonra üzerine örtüldüğüne ve üzerinde o'nun görüntüsünü taşıdığına inanılan keten parçasının öyküsü.Dokunulduğunda insanlara şifa verdiğine inanılan bu bez parçası,yüzyıllar boyunca Edessa(Urfa)'da korunduktan sonra,Bizans tarafından zorla alınmış,Haçlı seferleri sırasında İmparatorluğu ele geçirenler tarafından Tapınakçılar'a satılmıştır.

Kefen'in muhafaza edildiği her katedral,her kilise tarih boyunca yangın felaketi ile yüzyüze kalmıştır.İlginç olan her yangın sonrasında;yangın çıkarmaktan zanlı olanların ve/veya yangın sonrasında bulunan cesetlerin diilerinin olmaması ve parmak uçlarının parmak izlerinin belirlenemiyeceği biçimde yakılmış olmasıdır.
Kutsal Kefen'i ele geçirmek/korumak için Urfa'da halen yaşayan(varlıklarını gizleyerek)gizemli bir Hristiyan cemaati ile çağdaş Tapınakçılar arasındaki mücadelenin öyküsü.Tabii işin içinde son yangını aydınlatmak isteyen İtalyan dedektifler de var.
İlginç bir konu,ama bence yeterince derinlik verilememiş
10.12.2005

KEMİKTEN DAĞ
Eliot Pattison

Çin’in işgali altındaki Tibet.Bir polis müfettişi iken sistem tarafından bir cezalandırılan ve bir kenara itilen Shan,Tibet’te geçirdiği yıllarda Tibet Budizmini özümsemiş bir Çinlidir.Shan,
bir yüzyıl kadar önce,Çin ordusu tarafından Tibet’ten götürülen ilah heykeline ait bir gözü (bir taş)ait olduğu yere,dağlara götürmekle görevlendirilmiştir.

Kafilenin harekete geçeceği sıralarda öncü keşiş öldürülür,bütün kafilenin gözleri önünde.Görünürdeki cinayet aleti bir asa ve katil de bir dobdob (Budist manastırlarında güvenlik ve disiplini sağlamakla görevli keşiş)olmasına rağmen maktulün öldürücü yaraları daha önce aldığı çıkar ortaya.Niçin ve kim tarafından,bu sorunun yanıtını bulmak,Shan’ın sorunudur artık,ilah gözünü korumak kadar.

Yolculuk sürerken yan kahramanlarımızla tanışırız yavaştan.Tenzin’in dramını,Winslow’un trajedisini,Khodrak’ın ihtirasını,Lin’in dönüşümünü.
Okuduğum kitap,bir destan.Himalayalar’ın görkemi,Budizm’in mistisizmi,sömürgeci Çin sosyalizmi ve Tibetlilerin tevekkül içinde biçimlenen direnişleri,yazarın dingin anlatımı ile görkem kazanıyor.
Sanırım,tiryakisi olacağım Pattison’un.Kaçırmayın



10.12.2005

ŞİBUMİ
Trevanian

Gerçek bir entelektüel,öldürme uzmanı,Japon kültürünü özümsemiş sıradışı bir profesyonel katil kahramanımız.Japonların geleneksel strateji oyunu,Go üzerinde uzmanlaşmış,en basit nesneleri bile öldürücü bir silah olarak kullanabilen,iç disipline sahip bir katil,Nicholai Hel.

Hel,Bask bölgesinin Fransa’da kalan bölümünde,satın alıp restore ettirdiği bir şatoda sürdürmektedir,emeklilik yaşamını.Halen mükemmelliğe ulaştırmaya çalıştığı Japon bahçesi,mağaracılık ve geyşası ile dingin bir yaşam sürmektedir.

Bu yaşam,Münih olimpiyatlarında İsrail kafilesine yönelik terör eylemini gerçekleştirmiş olan Filistin gurubunu ortadan kaldırmak amacıyla harekete geçen küçük bir gurup İsrailli radikalin Roma havaalanında öldürülmesiyle,dinginliğini yitirecektir.Roma havaalanından sağ çıkan İsrailli genç bir kız,Hel’in şatosunda alacaktır soluğu.

Gerek CIA’ı ve gerekse dünyanın pek çok ülkesinde istihbarat örgütlerini denetimine almış olan Ana Şirket,sanayileşmiş Batılı ülkeler ile Petrol zengini Arap ülkeleri arasındaki uyuşmazlıkların ortaya çıkmasını önlemek ve/veya uzlaşma sağlamak amacı ile kurulmuş uluslar arası,yarı resmi bir örgüttür ve Roma havaalanında gerçekleşen olayın ardında da bu örgüt vardır.

Şatoya sığınan Hanna,Hel’in borçluluk duyduğu eski bir dostunun yakınıdır ve Hel,emeklilik günlerine veda edip kendisi ve dünya ile yüzleşirken;servetini,dostlarını ve yaşamını kaybetmeyi de göze alacaktır.

Trevanian’ı daha önce İNFAZCI’da okumuştum ve –doğrusunu söylemek gerekirse-hayak kırıklığı idi hissettiğim.ŞİBUMİ daha iyi işlenmiş bir kitap.Her ne kadar,roman kahramanını tanımamıza yarayacak giriş ya da hazırlık bölümleri çok uzun tutulmuş,kahramanımızın profesyonel yaşamına ilişkin sahneler çok kısa ise de,kötü bir kitap değil okuduğum.
10.12.2005

DANTE KULÜBÜ
Matthew Pearl

Kuzey-Güney savaşının hemen sonrası,Bostan.Bir gurup entelektüel,Dante’nin İlahi Komedyası’nın çevirisini yapmaktayken,çevirinin gerçekleştirilmesi ve yayınlanmasına karşı olanlarla uğraşmak zorunda kalmaktadırlar.
Derken cinayetler başlar.Dante’nin Cehennem’inde tasvir ettiği,sonsuza dek sürecek işkencelerden esinlendiği ancak Kulüp üyeleri tarafından anlaşılabilen cinayetler.Kulüp üyeleri,cinayetlerin;İlahi Komedya çevirisini engellemeyi amaçladığının düşünürler önceleri.Ancak,olaylar geliştikçe cinayetlerin,İlahi Komedya çevirisini engellemeye çalışan kişileri hedeflediğinin ayırdına varılacaktır.
Boston polis örgütünce görevlendirilen ülkenin ilk zenci polisi de cinayetlerle ilgilenmekte ve kulüp üyeleri ile birlikte hareket etmektedir.Polis örgütü içerisindeki ırkçı bir gurup ise zenci polisin etkinliğinden hiç de mutlu değildir.
Katil,iç savaş sırasında Dante’nin eserinde anlatılanlara benzer sahneleri pek çok kez yaşamış ve savaş sonrasında da,katıldığı toplantılarda Dante’nin yazdıklarını konu alan Dante Kulübü üyesi bir rahibin vaazlarından;İlahi Komedya çevirisinin gerçekleştirilmeye çalışıldığını ve/fakat bu çevirinin yapılıp yayınlanmasının engellemek isteyenler olduğunu da anlamıştır.Katil’in,kendine biçtiği rol de,Dante karşıtlarını ortadan kaldırmaktır.
Tereddütte kalan Dante Kulübü üyeleri,katil için;Dante karşıtları olarak algılanacak ve kendi yaşamları için kaygı duymaya başlayacaklardır.
Müthiş bir polisiye/gerilim örneği.Kesinlikle okuyun.Bence,Gülün Adı ve Tarihçi düzeyinde bir yapıt bu.

10.12.2005

Kızıl Ağaçlar Ülkesi
Jean-Christophe Rufin

XVI.yüzyıl Fransa’sı.Henüz çocukluklarını yaşayan,babalarını kaybetmiş erkek ve kız kardeşler,akrabalarının;mirasa konmak amacıyla düzenledikleri entrikalar sonucu kendilerini Güney Amerika’ya giden bir gemide bulurlar.Fransa,Güney Amerika’da Portekizli ve İspanyollar’ı yalnız bırakmak istememekte,sömürgeleştirme sürecinde payını almak istemektedir.
Kurulan kolonide bir süre sonra,Fransa’da süregelmekte olan mezhep çatışmalarının yansıması görülür.Serüvenciler,haydutlar,korsanlar ve vahşi doğa da kolonicilerden yana değildir.Koloni,yaşamını sürdüremeyecek,haydutların ve Portekizlilerin entrika ve saldırıları sonunda yok olacaktır.
Erkek ve kız kardeşler,Amerikan yerlileri ile iletişim kuracak,onların yaşam tarzlarını benimseyecek ve bu arada da gerçekte kardeş olmadıklarını da keşfedeceklerdir.Artık birbirini delicesine seven iki aşıktır onlar.
İlgiyle okudum.Özellikle vahşi doğada yaşayan Yerlilerin yaşamı ve ritüelleri çok ilginç.