'Muhayyilemizin derinliklerinden çıkarıp, aşkımızın ateşinde kaynata kaynata saf bir cevher haline koyduğumuz ve en mükemmel kadın örneğine göre şekil verdiğimiz putun kendi istek ve iradesiyle gidip bir gorile teslim oluşu veya çamura batışı bize iki kat elem verir.Bir yandan içimizde bir yaradanın öbür yandan en kıymetli malı elinden alınmış bir insanın yürek acısını duyarız.
sonra içimizden bir ses 'Artık imkan kalmadı.'der. Bunun anlamı o dönüp bize gelse de artık hayatımızda ona hiçbir yer vermeyeceğiz demektir. Çünkü, artık o, bizim nazarımızda, temizlenmeyecek suretle kirlenmiştir. Temizlenmeyecek ölçüde çürümüştür, kokmuştur.'(s.115)
'Ateşe atılmış bir adamın yüzüne akıtılan bir damla suyun değeri nedir? Bir gece yarısı, bir çölde yolunu şaşırıp kalmış adama, uzaktan görünen bir ışığın değeri nedir? Hasta döşeğinde müthiş sancılarla kıvrandığımız anda elimizi sıkan elin değeri nedir? Haksız yere darağacına giden bir masum indinde, son saate yetişen adalet hükmünün değeri nedir? Çarmıhtaki İsa'nın ayağı dibinde ağlayan Meryem'in gözyaşının değeri nedir? '(s.167)
Günümüzde de devam eden aydın ile halk tabakası arasındaki uçurumu gözler önüne seren, Anadolu'nun bir köyünde maddi varlığı ve manevi ufkuyla, düşünce dünyasında da yalnızlığı iliklerine kadar yaşamış, adeta yalnızlığıyla arkadaş olmuş, bir subayın derin hikayesi...
Kitabı okuduktan sonra yazara haksız yere nasıl yüklenildiğini bir kere daha gördüm.Yazar hem aydına hem de halk tabakasına haklı eleştiriler getirerek Sezar'ın hakkını Sezar'a vermiş, taşın altına herkesin elini sokması gerektiğini dile getirmiştir.