Toplam yorum: 3.253.600
Bu ayki yorum: 5.625
E-Dergi
Çepni55 Tarafından Yapılan Yorumlar
Reha Tenör’ün son yıllarda benzer tarzda birkaç kitabı daha çıkmış. Bir üslubu olduğu kesin, üstelik bilgi birikimi ve kitaplarla içli dışlı olma konusunda da epeyce yukarılarda yer alıyor.
Bence isim konusu düşünülmeli idi. Alt başlıkta geçiyor ama İstanbul esas isimde geçmeli idi.
Sık sık kitaplara ve yazarlara atıfta bulunması iyi bir şeydi. Üstelik her yazının sonunda kitapça da vermişti. Buna rağmen II. Bayezid dönemiyle ilgili bazı cümlelerde kaynak verilse iyiymiş. Çünkü II. Bayezid sofu lakaplı, Fatih’in portrelerini bile günah diye attıracak kadar muhafazakar bir padişah olduğu için bu ifadelerin kaynağını belirtmek yerinde olacaktır.
Özellikle son yazıda sıkı bir rakı ve alkol mevzusu da vardı. Ancak bunlar rahatsız edici bir boyutta olmadığı gibi, iyi bir üslupta kaleme alınmışlardı.
İstanbulluluk ve İstanbul sevgisi yazılarda ( bilhassa ilk yazılarda ) çok açık hissediliyordu. Nispeten snop ve üst sınıftan bir İstanbullunun kitabı diyebilirim.
Büyük beklentilerle başladığım bir roman oldu. Bir kere romanın adı benim gibi Balkan coğrafyasına ilgi duyan bir okur için çok şey vaat ediyordu. Kitabın MEB 100 Temel Eser listesinde de yer alıyor olması da beklenti seviyemi artırmıştı.
Oldukça hacimli bir eser; Faik Baysal bu eseri 1970'lerin başlarında yazmış. Kendisi de Balkan kökenli bir aileden mi acaba diye düşündüm ancak herhangi bir bilgiye ulaşamadım. Romanın giriş cümlesinde anlatılan her şeyin doğru olduğu hatta kişi adlarının da doğru olduğu yazıyordu. Bu durum, esere gerçeklik katmasından dolayı roman için bir avantaj sağlayabilirdi.
Gelgelelim bu romana 10 üzerinden 7 puan verebildim. Maalesef, romanın kendisi ve yazarlık seviyesi beklentimin oldukça altında kaldı. Romanda aradığım şeylerden birisi olan aforizma yahut altı çizilecek cümleler pek yoktu. Hikayenin özgün durumu kendini okutmasını sağlıyordu zaten ancak o coğrafyayı az biraz bilen birisi olan bana pek çok yer gerçek dışı geldi.
Soyunma odasından kasıt, bir futbolcu ve teknik direktör mekanını anlatması elbette…
Açıkçası kitap çıkana ve ben onu okuyana kadar Ümit Metin Yıldız ismi bende hiçbir şey çağrıştırmıyordu. Zaten isimlerini şair olsun diye Ümit Yaşar Oğuzcan ve futbolcu olsun diye Metin Oktay’dan alan Metin Hoca'nın kendisinin de farkında olduğu bir durumu var. O bir futbol emekçisi. On yıl kadar profesyonel futbol oynamış, hatta Gaziosmanpaşa ile başlayan serüveninde Konyaspor’la Süper Lig’de de boy göstermiş bir futbolcu olmasının ardından kendini teknik direktör yardımcısı olarak yine futbol sektörün içerisinde bulmuş ve uzun yıllar başta Bahri Kaya olmak üzere bazı teknik adamların yardımcılığını yapmış, son yıllarda ise tek başına takım çalıştırmaya ve teknik direktörlük yapmaya başlamış birisi imiş. Ancak burada da, alt ligleri bilen bir futbolsever olmama rağmen yine bende bir karşılığı yoktu. Çünkü gerek futbolculuğunda gerekse teknik adamlığında “yıldız ya da şöhret” bir isim olamamıştı.
Bir tarihçi olmasının yanında bir seyyah da olan İlber Ortaylı, Asya, Avrupa, Balkanlar, Ortadoğu ve Türkiye başlıkları altında beş bölüme ayırdığı ve dünyada pek çok ülke, ülkemizde ise pek çok şehre yer verdiği seyahatnamesinde bizlere adeta rehberlik yapıyor. Hoca’nın engin bilgi birikimi ve o coğrafyaları yıllar boyunca defalarca gezmiş olması da kitaba değer katan unsurlardan birisine dönüşüyor.
İlk baskısını 2007 yılında yapmış olan eserin güncellenmiş hali içerik olarak hayli doyurucu diyebilirim. İlber Ortaylı, on farklı başlıkta Avrupa ve Türkiye’nin tarihi ilişkisini ele almış. Akademik sıkıcılıktan uzak olan eserin Türklerin Avrupalılığı ve Osmanlı modernleşmesi hakkında söylediği ilginç şeyler var. Osmanlı'nın kendisini bir Avrupa devleti olarak gördüğünü fark edeceksiniz.