E-Dergi

Ermiş kitabının devamı olan bu kitapta El Mustafa (Ermiş) kendi memleketine dönmüş ve evinin bahçesinde müritlerine ders vermektedir. Felsefe tarzında olduğundan olsa gerek ki; kitapta bir anlam bütünlüğü bulamadım. Okurken anlatılmak isteneni anlamakta çok zorluk çektim. Ermiş kitabı buna göre biraz daha anlaşılırdı. Bunda çok büyük anlam kargaşası vardı bana göre. Genel olarak beğendiğimi söylemem. Sanırım bu kitap yüzünden bir süre felsefik kitaplar okumaya ara vereceğim.

Orphales kentine 12 yıl önce gelen El Mustafa ya da Ermiş, kentten ayrılacağı zaman halk onu karşılamaya gelmiştir. Ermiş'ten kendilerine hitap etmesi istenir. Orphales halkı ona aşk, evlilik, sevinç, keder, özgürlük, suç ve ceza, ölüm , acı, dostluk vb. birçok konu hakkında bilgi vermesini ister. Ermiş' te bu konular hakkında tek tek ders niteliğinde bilgi ve tecrübelerini paylaşır. Kitap genel olarak bu konu etrafında dönüyor. Bazı konuları güzel bulsam da genel olarak yavan ve sıkıcı bir anlatım nedeniyle fazla ısınamadım.

Spoiler İçerir!
Kitap okunmadan önce ismine bakıldığında bir adadan bahsettiğini sanılabilir. Ama olay hiç de öyle değil. Bir adam kraldan bilinmeyen bir adaya gitmek için bir tekne ister. Kral da ilk başta buna yanaşmasa da sonunda tekneyi verir adama. Bu arada kralın hizmetçisi de saraydan ayrılıp bu teknede temizlik işi yapmaya karar verir. Böylece bir aşkın tohumları ekilmiş olur. Ve adam ile kralın hizmetçisi aradıkları bilinmeyen adayı kendi içlerinde bulurlar. Kendilerini keşfetmiş olurlar. Kısaca bu şekilde özetleyebiliriz kitabı. Klasik Saramago tarzında yazılan bu kitapta da karakter ismi geçmiyor ve cümleler sürekli virgüllerle birbirine bağlanmış durumda. Yazarın bu değişik tarzını beğensem de bu kitaptan yazarın okuduğum diğer eserleri olan 'Körlük' ve 'Görmek' in tadını aldığımı söyleyemem.

Spoiler İçerir!
Şeker Portakalı'nın devamı olan bu kitapta, Zeze artık küçük bir çocuk değil. Büyümüş 11 yaşına gelmiş ve evlatlık olarak zengin bir aileye verilmiş. Zeze bildiğimiz duygusal, hüzünlü ve bir o kadar da yaramaz Zeze. Bu kitapta da uçsuz bucaksız hayal dünyasıyla şaşırtmayı başarıyor okuru. Kendi yüreği yerine koyduğu Adam adında bir cucuru kurbağası var. Bir nevi danışmanı ve dostu haline gelmiş. Hayal dünyasında kurduğu ünlü Fransız aktör ve şarkıcı Maurice Chevalier'i babası olarak görüyor ve geceleri odasında sohbet arkadaşlığı yapıyor. Bu kitapta da Zeze'nin asabi, sitemkar, hayattan bıkmış ve aşırı hüzünlü halini çok iyi görüyoruz. Tam olarak Şeker Portakalı tadı vermese de bu kitabı da oldukça beğendim.

Günümüzden yaklaşık 2500 yıl önce Platon tarafından yazılan bu eserde Sokrates ile birkaç başka karakterin karşılıklı konuşmaları yer alıyor. Kitap yazılan ilk ütopya eseri olarak bilinir. Yazıldığı dönem şartları göz önüne alındığında bu tür konulardan ta o dönemlerde bahsedilmesi insanı şaşırtıyor. Bazı konular var ki resmen yaşadığımız çağı anlatıyor. Bir devletin nasıl yönetilmesi gerektiğinden tutunda, devlette kadın erkek ilişkilerine kadar birçok şeyin felsefesi yapılmış. Kitabın bazı bölümleri ilgi çekici olsa da ben çoğu bölümü okurken sıkıldığımı belirtmek isterim. Felsefe konulu bir eser olduğu için bunu normal karşılamam gerektiğimin farkındayım.