E-Dergi

" Bence, bir kimsenin, büyüklerinden güzel nasihatler dinleyip bir iş üzerinde başkalarının, genellikle büyüklerinin,düşünce ve anlayışlarına danışması, kendi için, iyi gösteren bir gözlük yardımıyla bakmasından çok daha faydalıdır"

bir baba oğul - birbirlerini tahtın başına geçirmek için kıyasıya mücadele eden iki padişah ve asla saygıda birbirlerine kusur etmedikleri dilleriyle iki yüce Osmanlı İmparatorluğunun padişahını okuyorsunuz. Okuyan herkesin baba oğul ilişkilerine örnek olması temennisiyle
Hazırlayan ismin Edebiyat Dünyasının her daim saygı mesafesini muhafaza etmeye özen gösteren öğrencileri ile arasındaki ilişkinin iki gözünü üzerlerinde tutan göstermediği üçüncü gözünü ise şefkatle üzerlerinden ayırmayan Abdullah Uçman olması hoş olmuş.

İlkokul kitaplarında veya bir ansiklopedi başlığında yer alabilecek kadar kısıtlı bilgiler içeren, hiçbir ayrıntıya sahip olmayan, niçin yazılmaya ihtiyaç duyulduğunu da anlamadığım... Zaten 3 ay sonrasında doktora gittiğinizde doktorun size dillendireceği şeyleri ay ay yazan bir kitaptı. İsmi üzerinden kitabı alınca yaşanılan "yanıltma amaçlı konulmuş kitap ismi kurbanı" bir okuyucu olarak diyeceklerim bu kadar. Ayrıca bölümlere gereksiz büyük başlıklar atılarak bir sürü boş sayfa bırakılarak gözüme israf örneği göründü. İnternette yalnızca bir kaç kez tuşlara basarak çok daha ayrıntılı bilgilere sahip olabilir ve deneyim sahibi insanların yazı ve videolarına ulaşabilirsiniz

Peygamberimizin ruhen yaratılması, bedenen doğumu, peygamberliği ve Miraca çıkışının anlatıldığı cep boyutunda bir kitapdır. Büyük kitapları eline alıp okumaktan veya okuyup anlayamamaktan çekinenler bu esere bakabilirler. Aziz Mahmud Hüdai Hazretlerinin türbesine salavat okuyarak girdikten sonra bu eseri okumak da ihtiyaç sahiplerinin ihtiyaçlarına ulaşma vesilesini arttıracaktır :)

İlme teşvik, ezber, ezber saatleri ve ezber metodunun anlatıldığı bu eserin devamında ünlü hafızların hayatlarındaki ilmi edinme püf noktaları anlatılarak kişiye rehber olması amaçlanmıştır.

"Türkiyede gülünç olmak, fesin değil, şapkanın hissesine düşer. O derece ki, şimdi orada Türkler, kendileri şapka ile gezerken bile birbirlerine için için gülerler. Zaten, Türklerin, memleketlerinde serpuş intihabıyla bu derece meşgul olmalarıdır ki, onları asıl gülünç mevkiye düşürmüştür. Çünkü, şimdiye kadar serpuşları yokmuş ve başları çıplakmış gibi, kendilerine serpuş tedarik etmek ihtiyacı adı altında çırpınmaları ne kadar izzet-i nefse dokunacak ve milliyeti küçük düşürecek birşeydir. Eğer Türkler bugüne kadar başlarının kisvesini tayin edememişler de buna şimdi muvaffak oluyorlarsa, o halde bu milletin kendisine ait olarak henüz takarrur etmiş (yerleşmiş) hiçbir şey yoktur."