Toplam yorum: 3.253.699
Bu ayki yorum: 5.725
E-Dergi
CansınEdebiyat Tarafından Yapılan Yorumlar
Kitap tıpkı ismi gibi ölüydü.Ölüyü,kokuşmuşluğu,çürümeyi ve evet malesef soğuk bir dille anlatmış.Anlatım dilini hiç beğenemedim kitap beni içine çekmedi.Bu konuda çok fazla okuma yaptım fakat bu kadar yüzeysel soğuk bir anlatım okumamıştım.Gerçek yaşanmış hikayelerden yazıldığı için gazete haberi gibi yazılmış.Birinci kişi anlatımı olmaması kitabı daha da yüzeysel bırakmış.Genel olarak tefecilik,genelev gibi konuları işlemiş.Kadınların hepsine çok üzüldüm okurken,birilerinin bunları yaşaması çok acı.Yinede dilden dolayı fazla dram olarak beni etkilemedi.Almasaydımda olurmuş çok birley kaybetmez okumayan.Ciddi manada büyük beklentiye girmiştim beni tatmin etmedi.Bunun yerine Kanını Satan Adam’ı okuyun daha çok iz bırakacaktır.Çevirmenine teşekkürler.
Bir sihirli değnek olsa ve tüm düzen,sistem değişse nasıl olurdu?Yani kadınların aile reisi olduğu,eve ekmek getirdiği,sağa sola asıldığı,yakışıklı gencecik erkekleri laf attığı.Evlerinde ev beyi olduğu;bolca çamaşır,bulaşık yıkayıp,çocuk baktığı bir evren.Bitirim Leyla yakışıklı,namuslu kocası bir genç oğlu ve iki kızçesiyle fakir bir hayat yaşamaktadır.Tüm gün orda burda çalışan kadınları dolandırıp eve ekmek götürür.Sağa sola laf atar,içer mahallede olay çıkarır,eve gelir evin beyini haşlar.Sık sık içeri düşer sabıkalı bela bir tiptir.Kısa sürede biterebileceğiniz,bolca güleceğiniz bir eser.Şiddetle tavsiyedir.Dünya değişiyor görüyoruz ki erkekler onuda beceremiyor,ilk fırsatta kötü yola düşüyor.Özellikle tacize uğrayan kadınları anlamaları için bile bu kitabı en çok onlar okumalı.Ar,Edep,Namus gibi kavramların sadece kadınlara mahsus değilde kendini bilen tüm insanlara mahsus olduğu mesajını derin bir hicivle vermiş en kısa zamanda filmide izlenecekler arasında…
Elimizden hiç düşürmediğimiz telefonlar bir gün gerçekten elimize yapışırsa ne olur?Her kitabını severek okuduğum canım yazarım, yine çok güzel bir kitap kaleme almış.Hemde bu sefer karakterimiz tonton bir dede.Berk kalabalık bir ailenin torunlarından biridir.Büyükdedesinin 98 yaş gününü ve kuzeni Elif’in bebeğinin doğum gününü kutlamak için bir aile partisine katılıyor.İşte ne oluyorsa tam burada oluyor.Torununun torununu gören dedemiz bir dilek tutuyor ve tüm çocukların eline telefon yapışıyor.Çocuk dilinden çok iyi anlayan Şermin hoca onların gözünden esprili bir dille başlarına geleni anlatıyor.Kitap yaşlılarımıza verdiğimiz değerden tutunda aile temasına kadar bir çok değer var.Kitap okumanın önemi,atasözlerinin anlamı,Türkçemizin zenginliği anlatılmış.En sonunda ise bizi bir sürpriz bekliyor.Tüm çocuklara ve Çocuk Edebiyatı severlere şiddetle tavsiye.Eminim çok sevecekler.Hep yaz sen Şermin hocam.
Nihan Hanım konuşma diliyle oldukça kişisel bir günlük gibi kaleme almış kitabı.Neden ertelediğimizi mükemmeliyetçilik,kaygı,utanç üçgeni içersinde ele almış.Kendi deneyimlerinden örnekle daha anlaşılabilir şekilde sunmuş.Kitap bir depresyon döneminde yazılmış zaten çok iyi yada bilimsel olmadığını sıkça vurgulamış.Yaşadıkları beni çok üzdü ülkemin insanı olarak benzer sorunlar yaşıyoruz empati yapabildim sıkça.Çok tepki alan,eleştirilen bir insan kendisi onu anlayanlarında kendisi gibi hassas,hayli duyarlı insanlar olduğunu belirtmiş.Kendimde duyarlı olduğum için ben gayet iyi anladım anlatmak istediğini fakat tek eleştirim çok fazla çözüm yolu sunmaması kitabın bize.Ben metod geliştiririm diye alıp okumuştum şuan sadece kök nedenleri öğrendim.Kişisel gelişim değilde daha çok günce olmuş bu.Hani psikoloğa gidersiniz durumunuzu anlatır sizde evet öyleyim farkındayım eee peki çözüm dersiniz ya tam olarak o şekilde kapattım kitabı.Anı olarak yada kök nedeni öğrenmek için okunabilir.
Dünyada ve Ülkemizde kaç çocuk işçi olduğunu biliyor musunuz?Bu çocuk işçilerin çalışırken iş kazalarına maruz kaldığını hatta ölüme bile sebebiyet verdiğini. Yasadışı olarak, kayıtsız hiçbir yan hakkı olmadan bu küçük bedenler ne ağır işler yapıyor. Kitabı okurken bir eğitimci olarak içim titredi.
Kitap çadırda yaşayan, mevsimlik işçi bir ailenin çocukları Yüksel’in okula gitmek isteğiyle başlıyor. Bu azimli küçük çocuk bu hayali için neler neler yapıyor. Aynı zamanda işçilerin yaşadığı yorgunluk hayat şartları tiyatro gibi insanı bir ihtiyacın hatta her ihtiyacın barınmanın bile lüks olduğunu çocuğun gözlerinden okuyoruz. Yoklukla savaşan bu insanların yaşamı bir çocuğun bakış açısıyla esprili bir dille yumuşatılarak anlatılmış. Bunca imkanı varken burun kıvıran çocuklarımıza alt metin güzelce aktarılmış. Herkesin okumasını şiddetle tavsiye ediyorum. Bir yerlerde hala böyle miniklerin olması içimi buruyor. Tüm çocuklar okuyabilsin, şekerde yiyebilsinler tek dileğim mutlu olmaları…