Toplam yorum: 3.090.135
Bu ayki yorum: 733

E-Dergi

Bahadır Cüneyt Yalçın

1 Şubat 1982'de doğdum. Yedi buçuk yaşında okumayı öğrendim. 2000'de Kırıkkale Fen Lisesi'nden, 2006'da İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü'nden mezun oldum. 2011'de Afili Filintalar'a katıldım. Ankara'da yaşıyorum. Üç çocuğum var. Mizah edebiyatı ve fırın sütlaç severim.

Bahadır Cüneyt Yalçın Tarafından Yapılan Yorumlar

Bu kitap sadece ve sadece "Leptis Magna" başlıklı 25 sayfalık Libya seyahati yazısı için bile alınıp okunur efendim. Öte yandan kitap tamamiyle müthiş. Geoff Dyer'ı zaten "Bir Hışımla" eseriyle sevmiştim, bu kitapla hayranı oldum. Yazarımız çeşitli sebeplerle dünyanın dört bir yanına, genellikle yalnız veya o zamanki kız arkadaşıyla seyahat ediyor ve biz de izlenimlerini okuyoruz. Kamboçya, Roma, ABD, Endonezya anlattığı yerlerden bazıları. Dyer sıradışı bir entelektüel çünkü öncelikle çok komik. Komik entelektüel bulmak zordur. Kitabın çevirisi de bence çok iyi, o nedenle Uğur Mehter'e de teşekkür etmeliyim. Ne diyeyim, dört başı mamur bir kitap; seyahat var, edebiyat, şiir var, tuhaf insanlar var, bolca mizah var, bir sürü "fact" var, denizler ve havaalanları var... Son olarak yazarın diyalog yazma becerisi şahikalar mertebesinde. O kadar doğal ve gülünçlü ki. Daha ne istersiniz?
Müttttthiş bir roman! Eğer yazar ve şimdiki yayıncısı Doğan Kitap yeni baskısını yapmak istemezse binlerce okur bu şahane, güpgüzel kitaptan sonsuza kadar mahrum kalacak. İşte buna kahroluyorum. Roman ne hakkında? Çanakkale olduğunu sandığım bir şehrin bir iç ilçesinde birtakım bazı kişilerin başlarına gelen bazen düz bazen de çok tuhaf olaylar veya özellikle garsonun anlattığı asab bozucu ama gülünç hikayeler... Siyaset ve kara mizah. Midye, gödek ve korkunç tuvalet. Baştan sona sık sık fantastikleşen, deneyselleşen ama asla sürükleyiciliği azalmayan harikulade, Türk işi bir yeraltı edebiyatı. Yazar bir yerde "Toplumumu tanımıyorum" diye yakınıyor. Dostum sen de tanımıyorsan biz Ankara'da Endonezyalı sağırlarız bence. Bunu yazdığında 25 yaşındaydı. Yıllar sonra Ahlat Ağacı filminin ortak yazarı ve oyuncusu (imam rolünde) oldu. Akın Aksu çok çok çok iyi bir yazar. Bulabildiğiniz bütün kitaplarını okuyunuz, okutunuz.
Yazarı Uykusuz Dergisi'nden yıllardır tanıyorum. İlk kitabını da okuyup sevmiştim. İyi bir dergi okuru olmadığım için kitap yapıldığında belki yazıların çoğu önceden dergide yayımlanmış olmasına rağmen, yepyeni yazılarmış gibi ilgiyle, sevinçle içiyorum. Erman Çağlar'ın popüler konuları, televizyon ve internette de iş yapabilecek mevzuları işlediğinin, konu olarak risk almadığının, hatta daha önce pek çok kez üzerine espri yapılmış şeyleri anlattığının farkındayım. Ancak onun bir üslubu var, bu üslup giderek olgunlaşıyor. Kısa cümlelerle, durmalar ve kalkmalarla örebildiği bir mizah şalı var. Giderek daha çok oturmuş, farklı konuları da işleyebilen, edebiyatın anlamını daha çok kucaklayan bir yazarla karşılaşacağımıza eminim çünkü sürekli kendini geliştiren bir sanatçı. Erman Çağlar'ı mizah edebiyatı seven herkese tavsiye ederim.
Çok keyifli, heyecan verici yazarlardan birer öykülük bir derleme. Hepsi de Nick Hornby'nin sevdiği yazarlar. John O'Farrell, Helen Fielding ve Dave Eggers gibi bazılarını önceden tanıyordum. Fakat en güzeli; sevdiğin yazarların komik, ilginç öykülerini okumanın yanında adını ilk defa duyduğun bir yazarla tanışmak, acaba bizde yayımlanmış bir kitabı var mı diye bakınmak. Nitekim Melissa Bank'in bir kitabı varmış mesela. Giles Smith'in bizde bir kitabı yok galiba ama onun öyküsü de çok güzeldi, idam mahkumlarının son yemeklerini yapan bir aşçı kendini anlatıyor. John O'Farrell'inki ise (en komiğini en sona koymuşlar) umutsuz bir pantomimcinin komik hikâyesi. Ev sahibi olarak Nick Hornby ise barlarda bodyguard olarak çalışan bir adamın bir sergi salonunda iş bulmasıyla başlıyor. İlginç değil mi? Öyle.
Yazarın daha önce Remzi Kitabevi'nin çilekli serisinden bastığı New York Köleleri'ni okumuş, sevmiştim. Everest'in 2007-2013 yılları arasında yayımladığı onlarca çok iyi fakat çok az satan kitabından biri bu. Özellikle o dönemin bir işi olduğu için dikkatimi çekmişti. Janowitz'in New York'u merkeze alan denemelerinden oluşuyor. Adeta bir dişi Spike Lee, bir dişi Woody Allen, Fran Lebowitz’in sosyali. Yazılar yüzde yüz otobiyografik. Aile, hayvanlar, yemekler, sağlık, şehir vb. bölümlere ayrılmış. Pek komik ve ilginç. Yazarın en iyi arkadaşlarından biri olan merhum Andy Warhol, onun dergisinin yazarlarından biri olan en yakın arkadaşı Paige Powell, Çin'e gidip evlat edindiği Çinli kız ve İngiliz eşi Tim kitabın her yerinde. New York'ta yaşayan, tuhaf, tülerik saçlı, sosyetik ve 80'leri çok özleyen bir kadın yazarın size vadedebileceği her şeyi buluyorsunuz.