E-Dergi

Aşırı kıskançlığın hem insanı hem çevresini nasıl kötü etkilediğini anlatan Nabizade Nazım romanı. Akıcı bir dille yazılmış, sürükleyici ve dönemin bakış açısınıda yansıtan güzel bir Türk Klasiği.

Görücü üsulu evliliği yermek amaçlı yazılmış ve ol sebeple zamanı kadınlarının aksine aşkına sahip çıkan, onu savunan ve ona kavuşamaması halinde kendini telef edebilen ütopik bir kadın portresi çizen romandır. Roman yazar tarafından sıksık kesilir ve kendini savunur yada kendi yarumunu yapar; bu yönü romanı biraz kesintiye uğratsa da Türk Edebiyatında ilkler arasında yer almayı başarmıştır.

Romandaki doğa tasvirleri, hüzünlü son bahar günleri, son baharın yaza en çok benzeyen ayını karakterlerin iç dünyalarını okura güzel bir dille yansıtılmış. Bilindiği gibi ilk psikolojik romanımız.

Her zaman ki Ayşe Kulin uslubu; akıcı sade ve anlaşılır bir dil kullanılmış. Ciidi bir toplumsal konuya değiinilmiş, yaşarken kıymetini bilmediğimiz aile fertlerimiz, geç kalmışlık ve pişmanlık üzrine güzel bir roman.

leyla’ya sorulmuş:
–senin mecnun’a olan sevgin mi daha büyük, yoksa mecnun’un sana olan sevgisi mi?
–benim ona olan sevgim, demiş leyla ve sonra açıklamış: “çünki onun bana olan sevgisi meşhur oldu, benim ona olan sevgim ise gizli kaldı.”
Mükemmel bir aşkı anlatan bu hikayeyi İskender Pala'nın kelimeleriyle okumak kesinle bam başka bir tat verecek size.... Mutlaka okuyun....