Toplam yorum: 3.092.427
Bu ayki yorum: 3.028

E-Dergi

nilyankı Tarafından Yapılan Yorumlar

06.04.2008

1949'da bir gün istanbul büyük kulüp'teki bir toplantıda, davetliler bedri rahmi eyüboğlu'ndan bir şiir okumasını istediler. eyüboğlu ayağa kalktı ve karadut'u okumaya başladı: "karadutum, çatal karam, çingenem/ daha nem olacaktın bir tanem/ gülen ayvam, ağlayan narımsın/ kadınım, kısrağım, karımsın"... bedri rahmi, şiiri okurken aniden gözlerinden yaşlar süzüldü. salondaki herkes niye ağladığını anlamıştı; tabii herkesten çok, hemen yanı başındaki karısı eren eyüboğlu... çünkü şiirde "kadınım, kısrağım, karımsın" dediği kadın, karısı değildi. bu şiiri 3 yıl önce, bir başka kadın için yazmıştı: mari gerekmezyan...
"kara saplı bıçak gibi" mari, bedri rahmi'nin asistanlık yaptığı güzel sanatlar akademisi'nin heykel bölümüne misafir öğrenci olarak gelmişti. o dönem askerliğini yapmakta olan şair - ressamın sinesine, "kara saplı bir bıçak gibi" saplanmıştı. mari, bedri rahmi'nin bir büstünü yapmıştı. bedri rahmi bu büstü, mari'nin çeşit çeşit portresiyle ve ona yazılmış şiirlerle yanıtlamıştı. artık aşklarından bütün istanbul haberdardı. bedri rahmi, sanatında tam bir patlama yaşıyor, eren eyüboğlu ise sabırla eşinin kendisine dönmesini bekliyordu.
"karadut", 1946'da menenjit tüberküloz kaptı. iyileşebilmesi için antibiyotik lazımdı. savaş yeni bitmişti ve ilaç ateş pahasıydı. bedri rahmi, genç sevgilisine ilaç alabilmek için tablolarını elden çıkarmaya başladı. ancak bu çabalar da sonuç vermedi ve o yıl istanbul alman hastanesi'nden mari gerekmezyan'ın ölüm haberi geldi. bedri rahmi yıkılmıştı. sevgilisini sonsuzluğa uğurladıktan sonra keder içinde eve döndüğünde kendisini teselli eden, yine eşi eren olacaktı. o dönem içkiye başladı ünlü şair...
aşağıdaki şiir, o dönemin ürünüdür:
"türküler bitti/
halaylar durdu/
horonlar durdu/(..)
hüzün geldi baş köşeye kuruldu / yoruldu yüreğim, yoruldu."
eren eyüboğlu, eşinin bu zor dönemi atlatmasına yardımcı oldu. onu yeniden sanatıyla buluşturmak için çabaladı. başardığını sanıyordu. ta ki büyük kulüp'teki o geceye kadar... "karadut"u okurken, bedri rahmi'nin yanaklarından süzülen gözyaşları, sevda yarasının hâlâ kapanmadığının kanıtıydı. bunun üzerine eren, bir süre paris'te yaşamaya karar verdi. oradan eşine yazdığı bir mektupta "o gece"yi hatırlattı:

4 ocak 1950 - paris
"canuşkam,
kulüpte bir gece, şiir okumuştun, hani! hatırladın mı? gözlerinden, birden yaşlar döküldüğünü görünce içimin karardığını hissetmiştim. sesin, nasıl titremişti. hey! bütün bunları hatırlıyor musun? sanki böğrüme, kızgın bir ütü yapmışmış gibi olmuştum. o gece... senin seneler sonra bile olsa yanıp tutuştuğunu anlamıştım! bedri'nin ruhuna, insan üstü bir gücün acıyıp, ona güç vermesi için dua etmiştim. ruhunun çektiği acıları allah dindirsin. allah sana resim yapma sevinci versin ve bizim yanımızda yaşamaktan, mutluluk duyabilmeni sağlasın.
eren." (Beni çok çok etkileyen bir duadır. Kaç kişi böyle bir fedakarlık yapabilir.)
bu dualar işe yaradı. bedri rahmi, 11 yaşındaki oğluyla eşine döndü. 1974'teki ölümüne kadar geçen çeyrek asrı, aynı evde çalışıp üreterek, diz dize birlikte tükettiler. öldüğü gün, eşi eren cenazeden dönüşte, 35 yaşına gelmiş oğlunu karşısına oturttu. "babanı uğurladık" dedi, "ama şunu bilmeni istiyorum ki, ona çok kırıldım. yaşadığı ilişkiyi unutmadım. hiçbir kadın aşağılanmayı kabul etmez. buna katlandımsa, bil ki, sadece senin hayatın kararmasın diyedir."
Bu anlatılan Bedri Rahmi-Eren Eyüboğlu aşkını anlatan bir kesit. Bunun gibi sekiz aşkı (yanlış hatırlamıyordam) daha anlatıyor. İnsanı sarsan bir kitap. Sizde çok şey kalacak inanın. Mutlaka okuması tavsiyesiyle......
06.04.2008

Osmanlı Tarihi ve ortaçağ zamanları ile ilgilenenler için sürükleyici olması muhtemel kitap. zaten sadece Osmanlı ile kalmıyor Avrupa başkentleri ile bağlantılar kuruyor, donemin önemli kişileri ile karşılaşılıyor. Kanımca Yahudilerin yaşamlarını, başlarına gelenleri ve tarihsel süreçteki yerlerini güzelce betimlemiş. Ancak yazarın Yahudi sempatizanı olduğunu düşünmeden edemiyorsun. Osmanlı İmparatorluğunun çöküşünde Yahudilerin ve saray hanımlarının entrikalarını akıcı bir dille anlatmış yazar. Hayata dair çok ciddi tespitleri olan kitabın aşağıda ki benzetmesine mest oldum.
“İnsanlar ne tuhaftır; mutluluğu elde etmek için bir sürü zorluğa göğüs gerer. Büyük bedeller öder. Mutluluğu yakalayınca da zaman zaman geçmişe dönüp hüzünlenir. Tıpkı ara ara kaşınan yanık yeri, her yağmurda sızlayan kırık yeri gibi”
Bunun gibi bir sürü benzetme ve tespitler için mutlaka okunmalı…
05.04.2008

Hıristiyanlığın propagandasından öteye gidememiş bir roman. Benim gibi dini duyguları çok da zayıf olmayan birisi tarafından bile okunurken Hıristiyanlığa hayranlık uyandırabilecek kadar misyonerlik kokan kitap. Herkese her kitabımı okumak için rahatlıkla veren ve vermek için çabalayan ben, kimseye okumasını tavsiye edemediğim, kimseye veremediğim kitabım. Edebi anlamda hiç bir şey yok. Ayrıca yazarın bir kitabını okuyunca ikinci kitabını okumak sıkıyor. Aynı mantıkla yazılmış, hatta şekil olarak bile aynı. Hiç beklenmeyen birinin suçlu ya da katil olacağını kestirebiliyorsunuz. İlla da ben okuyacağım bu kitabı diyenlere; korsan kitaba karşı olmama rağmen gönül rahatlığıyla korsanını alıp okumanız tavsiye ediyorum. İllada ben bu yazarı okuyacağım diyorsanız Da Vinci Şifresi’ni tavsiye edebilirim. Verdiğiniz paraya kesinlikle değmez…. Korsanının da pahalı olduğunu söylemeden geçemeyeceğim… 
05.04.2008

Karakterleri güzel tanıtmış yaşadıklarını duygularını hoş anlatmış ama yarım kalmış bir kitap izlenimi verdi bana daha çok. Yazıldığı kadar yazılabilir diye düşünmeden edemiyorsun. Çok hareket yok romanda psikolojik tahliller çok fazla. Güzel analizler, isabetli hayata dair tespitler yapılmış. Çok güzel olduğunu söylemek ne kadar yanlış olursa, boş bir kitap olmadığını söylemekte o kadar doğru olur. Okunmaya değer mi? Değer bence....
05.04.2008

Baba ve Piç kitabından sonra en iyi kitabı bence. Araf ve Mahrem'de aynı tadı bulamadım. İnsanların hep düşünüp dillendiremediği ve şimdiye kadar kimsenin bu kadar açık ve net dillendirmediği içimizdeki "ben"lerden "içimden sesler" korosu adı altında bahsetmiş. Ayrıca birçok yazar ve kitap hakkında bilgi vermesiyle de çok ilginç kılmış kitabı. Faydalandığım bir bölüm. Ben elif şafağın hangi kitabını okuysam mutlaka bir şeyler değişti iç dünyamda. Bırakısı olan bir yazar. Elif ŞAFAKTürk edebiyatında diliyle, anlatımıyla, kurgusuyla, anlatım zenginliğiyle ve en önemlisi samimiyetiyle daha sağlam bir yer hak ettiğini düşündüğüm değerli yazarlarımızsan biri.