Toplam yorum: 3.090.511
Bu ayki yorum: 1.109

E-Dergi

Ülkü Ünsal Tarafından Yapılan Yorumlar

13.02.2010

Elif Şafak bu kitabında, loğusalıktan ziyade hamilelik öncesinde yaşanan psikolojik gel-gitlere daha fazla yer vermiş. Bir çocuğa sahip olma fikrini, herbirine ayrı isimler verdiği ve "parmak kadınlar" dediği "iç sesler korosu"nun bireylerine irdeletmiş. Bu arada bölüm aralarına serpiştirdiği, edebiyat dünyasında çocuklu veya çocuksuz olarak yerlerini almış kadın yazar ve şairler hakkında da bilgiler vermiş. Ben şahsen kitabın bu kısımlarını daha çok sevdim. Çabucak okunup bitirilebilen bir kitap olması itibariyle sıkılmadan okunabilir.
07.11.2009

Kazancakis'in Zorba karakteri ile yaşamının bir kesitini paylaştığını söylemesi, sanırım bu yapıda bir insanın var olduğuna ya da var olabileceğine bizi inandırmak istemesinden kaynaklanıyor. Ancak Aleksi Zorba o kadar tutarsız bir kişi ki... Ölümden korkmayan ama yaşlanmaktan ödü kopan, kadınları çok sevip onlara acırken aynı zamanda onları kandırmaktan ya da terketmekten çekinmeyen, vatan uğruna pekçok cinayet işleyip, sonunda vatan kavramını tümden yitiren bu adamın hayatındaki çelişkiler, bana böyle bir insanın var olamayacağını, olsa bile bu yapıda bir insanın "hayatın felsefesini çözmüş bir bilge" olarak kabul edilemeyeceğini düşündürüyor.
En nihayetinde Zorba, hayatını yemek-içmek, dansetmek, kadın peşinde koşmak üzerine kurmuş, kitaplara ve okumaya metelik vermeyen, Tanrı inancı da olmayan bir adamdır. Kitabı okuyup da Zorba'yı bilge kişi ilan etmek, hem insana hem de bilgelik kavramına karşı büyük bir haksızlık olur kanısındayım. Çünkü bu mantığa uymayan yargıya göre, insanın bilge(!) olabilmesi için, hayvandan farklı olarak hiçbirşey yapması gerekmiyor.
06.11.2009

Sevdiği kadından ayrılmanın acısını, çevresindeki herkesin hayatını zindana çevirerek çıkarmaya çalışan kötü kalpli Heatcliff'i hayata bağlayan tek duygu, intikam alma arzusudur. Heatcliff'in aşkı öyle büyük, acısı da öyle derindir ki, kalbinde öz oğluna karşı bile bir sevgi bulunmamaktadır. Herkesten nefret etmakte, bu duygu ile etrafındaki tüm insanların hayatını büyük bir ustalıkla altüst etmeyi başarmaktadır.
Emily Bronte'nin tek eseri olan bu romanda pekçok karakter anlatılmasına rağmen, sadece Heatcliff karakteri bile bu romanı klasikler arasında saymak için yeterlidir. Yaşadığı aşk acısı hastalıklı ruhu ile birleşince, bir insanın nasıl bir canavara dönüştüğünü okurken, bu eserde bir romandan daha fazlasını bulacaksınız.
23.08.2009

Yakup Kadri gibi güzide ve kalemi kuvvetli bir yazarın, roman tadından ve üslubundan böylesine uzak bir eseri niçin yazdığını düşünüyorum da; ısmarlama ve zorlama yazılmış gibi bir izlenime kapılıyorum. 1921'de tefrika edilen roman sanki ilerde tekke ve zaviyelerin kapatılmasına altyapı olsun diye yazılmış gibi. Romanda çizilen Nur Baba karakteri, sürekli sarhoş gezen, pekçok metresi olan ve kadınları ağına düşürmekten başka amacı olmayan, şehvet düşkünü biri. Bu ahlaksız adama şeyh deyip, ona mürüd(!) olanlar ise çoğunlukla kadınlar. Bu kadınlar şeyhe aşık oldukları halde sürekli bir araya geliyorlar, tekkede beraberce yaşayıp gül gibi de geçiniyorlar. Kimse kimseyi kıskanmıyor, kimse birbirinden ya da şeyhten nefret edip tekkeden ayrılmaya kalkmıyor, bir kez dahi kavga etmiyorlar. Hele şeyhin bir de karısı var ki, bu karakterin elle tutulur hiçbir yanı yok! Evli olan kadın müridlerin kocalarından ise hiç bahsedilmiyor. 1920 ve öncesinin Türkiye'sinde kadınlar nasıl kocalarından, ana-babalarından ya da etraftan çekinmeden yasak aşk yaşayabiliyorlar, çocuklarını bile hiçe sayabiliyorlar? Bu tekke nasıl böyle çevresinden izole edilmiş gibi pervasızca her istediğini yapabiliyor? Burasını dışardan hiçkimse neden sorgulamıyor? Niçin romanda anlatılan kadınların tamamı hem ahlaksız, hem onursuz, hem kişiliksiz, hem de akılsız? Okurken bunlar gibi pekçok soru aklııma takıldı. Bu yüzden roman bende çok mesnetsiz ve nesnellilkten uzak bir izlenim uyandırdı.
Yakup Kadri romanın sonunda okura şunu söyletmek istiyor sanki: "Tekkenin de, şeyhin de, müridlerin de canı cehenneme!" Okurken yukarıdaki neden ve niçinler kafanızı kurcalamaz ise bunu rahatlıkla söyleyebilirsiniz.
23.08.2009

Ferit Edgü'nün tamamlanmış ve tamamlanmamış kısa öykülerinden oluşan bu kitabı bir solukta okunabiliyor. Özellikle "Yusuf'un Utkusu" ve "Kör ve Oğlu" en beğendiklerim... Tamamlanmayan ve yazarın okurlarından tamamlamalarını istediği öyküler arasında yer alan "Yazar ve Yazman" ile "Yargı" öyküleri de çok güzel.
"Yusuf'un Utkusu" adlı öykünün 22 Eylül 1970 tarihinde 20 yıllık bir çabanın sonucunda takma kanatlarla uçmayı başaran bir Türk'ün gerçek hikayasi olduğunu da belirtmemiz gerekir.