E-Dergi

Kendisi de pek çok gönül macerası yaşamış olan yazarın en önemli ve tek kayda değer eseri olan EYLÜL, Türk klasikleri arasındadır. Romanda anlatılan Suad, Necip ve Süreyya üçlüsünün ruh dünyaları o kadar kuvvetli tasvir edilmiştir ki, insan bu üç kişiden hangisi anlatılıyorsa o satırlarda o kişinin halet-i ruhiyesine bürünebilimektedir. Ve kitabn sonundaki yangın sahnesini okurken vücudunuz o yangının sıcaklığını hissedebilmektedir! Mehmet Rauf bu romanında o kadar başarılı ki, sadece bu yapıtı bie onun adını edebiyat dünyamıza altın harflerle yazdırmaya yetmiştir. Eğer psikolojik romandan hoşlanıyorsanız, bu kitabı bitirdikten sonraki bir hafta boyunca etkisini üstünüzde hissedecek, Suad ile Necip'in yasını kalbinizin bir köşesinde tutmaya devam edeceksiniz.

Bazılarının bu kitabı sadece gözleriyle okuduklarını, dolayısıyla anlamadıklarını düşünüyorum. Çünkü "Yaban" olarak nitelendirilen kişi "köylü" değil, köylülerin dünyasına her manada YABANCI olan (yabani değil) ve aydın kesimi temsil eden "subay" dır. Yani romanın hem anlatıcısı, hem kahramanı olan kişidir YABAN. Bu anlamda Yakup Kadri'nin ve edebiyatımızın en önemli romanlarından biri olan bu eser, 1930'ların bakış açısıyla 1920'leri anlatan çok gerçekçi bir yapıttır. Milli edebiyatımızda aydın-köylü arasındaki uçurumu ilk olarak ve çok iyi anlatan bir eserdir. Subayın kafasında kurguladığı köy ve köylü ile içinde yaşamaya başladığı köy ve köylü arasında derin uçurumlar olduğunu anlaması ve ne yaparsa yapsın yanlarında yaşarken bile onlardan biri olamamasını hem etkileyici, hem sade hem de edebi bir dille anlatır. Bir kere değil, birkaç yılda bir okunması gereken bir roman olduğunu, bu nedenle herkesin kütüphanesinde bulunması gerektiğini düşünüyorum.

16 Mart 1920'de işgal (dolayısıyla esir) edilmiş İstanbul'da, yaşamının son sekiz yılını Avrupa'da geçirmiş tahsilli, sanatkar ve aydın bir paşazade olan Kamil Bey'in, hayatının zenginlikten fakirliğe doğru ani geçişi esnasında, vatan, millet, hürriyet, dava adamlığı, fedakarlık v.s... gibi kavramlarla tanışıp, gerçek zenginliği bulmasını, ömründe hiç görmediği Anadolu'ya, birkaç arkadaşıyla birlikte destek verebilmek için kendisiyle, ailesiyle, dost bildiği düşmanlarla, doğruyu yanlış, yanlışı doğru gösteren sistemle giriştiği mücadelesini anlatan çok çok güzel bir roman. Esir bir ülkede özgür olmayı değil, gönlüyle özgürlük için savaşan Anadolu'ya bağlı bir esir olmayı seçen Kamil Bey'in hem iç hem de dış dünyasında olanları aynı ustalıkla anlatmış Kemal TAHİR...

TİMBUKTU beni Paul Auster ile tanıştıran ilk roman. Çok beğendim. Bir köpeğin gözüyle sevgi, aidiyet, kaybetme korkusu, umut, umutsuzluk, özlem, ölüm... o kadar güzel anlatılmış ki, kitabı elinizden bırakamıyorsunuz. Yazarın diğer kitaplarını da okumaya karar verdim.

Milli mücadele temasının işlendiği bu kitapta, bu üç kızdan ikisinin işgal kuvvetlerine mensup (bir İngiliz, bir Fransız) iki adama hemencecik duyuverdikleri büyük aşklar, vatanseverliklerine inandırıcılık anlamında gölge düşürüyor. Ayrıca kitabın dili sadelikten öte, fazla basit kaçtığı için şahsen okurken edebi bir tat alamadım.