Toplam yorum: 3.090.511
Bu ayki yorum: 1.109

E-Dergi

umutseyhan75 Tarafından Yapılan Yorumlar

30.12.2009

Cussler'ın günümüzde geçen bilim kurgu romanlarından farklı ilk romanı Kusursuz Plan. Roman bir western. Kendisinin gemi enkazları ve arabalar konusunda eskiye olan özlemini gerek romanlarından, gerekse kendi finanse ettiği araştırmalarından zaten biliyoruz. İşte bu romanında bence kendini tatmin etmek için hep özlem duyduğu eskilerde (1906) geçen bir dedektiflik öyküsü yazmış.
Diğerlerinden ayrı bakmak gerekiyor bu romana. Bir western macera romanı olarak ele almak gerek. Western romanlar hakkında tecrübem olmadığı için ben sadece bir Clive Cussler romanı olarak yorumlayabileceğim.
Öncelikle, Cussler okurları -her romanını okumalılar tabi ama- bunu mutlaka okumalılar. Gerçekten çok ilginç, böyle bir Cussler romanı okumak.
Roman, başından sonuna dek oldukça iyi kurgulanmış bir öyküyü aktarıyor. Bununla birlikte, bence son bölüm hariç, olması gerekenden daha kısa. Yazar son bölüme o kadar özenmiş ki, bir an önce oraya varabilmek için o noktaya kadar öyküyü çok yalın ve hızlı götürmüş. Bir de sözkonusu olan o eski zamanlar olunca, Cussler'dan beklenen harikulade tasvirleri bulamıyorsunuz örneğin.
Son bölüm ise gerçekten çok iyi. Hem tasvirler doyurucu, hem de çok sürükleyici. Tek sıkıntı, romanın başında bir flash forward yaptığı için sonucu baştan çok net tahminleyebilmeniz. Ama o sona nasıl ulaşılacağı son sayfaya kadar bir soru işareti olarak başarıyla saklanmış.
Bir de Cussler tarzı var tabii ki, aynen bu romana da yansımış. O da, bir adet 007 Bond misali mükemmel roman kahramanı. (Dirk Pitt, Kurt Austin gibi yani). Bu adam her zamanki gibi çok iyi, dayanıklı, zeki ve becerikli. Ve kadınlar konusunda da şanslı.
İşte bu noktada, bu romanın farklı tarzından dolayı yine son sayfaya kadar yaşanan bir diğer soru işareti var: Acaba bu kez kahraman ölecek mi?
Mutlaka okunmalı.
14.12.2009

İlk romanından itibaren kendi tarzını yaratmış (ve Tuzak hariç) hiçbir romanında bu tarzın dışına çıkmamış olan John Grisham, yine bir Grisham klasiği ile -Remzi Kitabevi sağolsun- az ama öz Türk okurları ile buluştu. Yine roman kişileri ile içiçeyiz, yine onların karakterlerini anılarının izleri ile birlikte tanıyor, yine yaşananlarda taraf oluyor, sınırlı sayıda sayfada yaratılan gerilimlerden değil, romanın bütününden etkilenerek geriliyor ve merak ediyor ve sakin ve derin bir haz olarak okuyoruz. Sonuçta damağınızda 5 tane Dan Brown romanından daha fazla tad bırakacak bir roman. Grisham okurları gibi henüz bu yazarı okumamış olanlara da öneriyorum.
07.12.2009

Soner Yalçın, bu kitabını Giriş bölümünde yazmış, kalan bölümlerde ise yazdıklarını ispatlamış. Müslümanlığın siyasi görüşten bağımsız ve ahlaklılıkla ölçülebilen ulvi yanı ile din tüccarlığı ile ticareti öyle bir anlatmış ki, belgesiyle, kanıtıyla, hepsinin ipliğini pazara çıkarmış. Hele "müslümanlıkta şeyhlik var mı?" diye soruşu yok mu?
Bu yazarın bir çok eserini okumak üzere umutla bekliyorum.
12.11.2009

Kapağına Dan Brown yazın, içine ne koyarsanız koyun bu ülkede hem çok satar, ve en komiği, hem de çok beğenilir. Roman tam bir safsata. Amasra salatası gibi, herşeyden biraz konmuş, ama bir farkı var, yenmeyecek kadar kötü. Hele sonu, bilgisayardan azıcık anlayan herkesi kahkalara boğacak kadar abartılı ve saçma.
Şimdi, bu kurgudur, abartı olabilir, sen de kimsin diyecek olanlara bilim kurgu yazarlığını azıcık öğreteyim: Bilim Kurgu romanları ikiye ayrılır:
1. Bilimsel gerçekliğin üzerine kurgu yaparak, örneğin Michael Crichton romanları.
2. Bilimsel gerçekliği hiç dikkate almayıp, o an için hiçbir gerçekliği olmayan ögeler üzerine kurgu yaparak, örneğin uzay savaşları, uzaylıların dünyaya gelişi gibi konularda yazılan romanlar.
Dan Brown'ın DaVinci Şifresinin yanında şaheser kalacağı kadar kötü bu romanına gelince. Bu romanında 3. bir tür oluşmuş:
3. Bilimsel gerçeklerin üzerine kurgu yap. (Bilgisayar gibi zaten var olan birşey üzerine). Ama kurguda serbestsin, mevcut gerçekliği yok sayabilir ve saçmalayabilirsin. Bilgisayar Bilimleri ile ilgili tüm gerçekleri YOKSAYIP, baştan tanımlayabilirsin.
Metal fırtına ve Dan Brown okurları, hadi DaVinci Şifresini anladık, kısa süreli aksiyonlarla sağlanmış olsa da orada bir sürükleyicilik vardı (hakeza Melekler ve Şeytanlar da da), ama bu saçmalığı beğenmeniz gerçekten inanılmaz. Hadi biraz başka şeyler okuyun, bir deneyin, inanın her anlamda daha iyi bir sürü yazar ve roman var. Dünya Dan Brown'dan ibaret değil.
12.11.2009

Bu yazarın ilk romanını okumuştum, yıllar sonra bile gayet iyi bir korku-gerilim romanı olarak aklımdadır. Dolayısıyla yazarı, bir korku-gerilim yazarı olarak bildiğimden ve kapaktaki biyolojik tehlike işareti beni o romanı almaya tetiklediğinden dolayı alıp okudum. Öncelikle Ken Folet'in -kapağında yine aynı işaret olduğu için hevesle satın aldığım- romanı kadar rezalet olmadığını söylemem gerekiyor, fakat öte yandan bir hayal kırıklığı yaşadığımı da söylemek zorundayım.
Çok başarılı polisiye Macera yazarı Glenn Meade'in moadya uyarak yazdığı korku-gerilim romanı Şeytanın Müridi'nde yaşadığını bu yazar da bu romanda yaşamış. Şundan artık eminim, bir tarzda başarılı olan bir yazarın bir başka tarzı denemesi çok kötü sonuç veriyor. Bunu yapmak için Stephen King gibi, Dean Koontz gibi kendi tarzını yaratabilen bir yazar olmalı. Yoksa roman, ucuz bir taklitten öteye gidemiyor.
Gaia Teorisi, sadece ilginç bir teori, ve bir kaç dakikada tüketilebilecek bir etkisi var, o kadar. Bundan bir roman yaratmak için yazar şartları çok zorlamış. Öyle ki, 250. sayfalara kadar sizi sadece "neymiş bu teori yahu?" sorusu götürüyor, sonrasını ise "zaten okuduk, bari bitirelim" diyerek tamamlıyorsunuz. Bazı şeyler o kadar zorlanmış ki, bir rasathaneden, salt dağın tepesinde olduğu için bütün dünya ile iletişim kopabiliyor. Oysa uydu telefonu bile en az 15 yıldır kullanılıyor dünyada. (Aklıma Ken Folet'in içinde 7-8 kişinin olduğu bir evde bütün cep telefonlarını kullanılamaz ve polis çağırılamaz duruma getirmek için attığı taklalar geldi).
Bu romanında yazar, MICHAEL CRICHTON taklidi yapmış. Bunu da zaten kendisi romanın ilk sayfalarında bir karakterin ağzından itiraf etmiş: "Sanki bir Michael Crichton romanı gibi" cümlesi ile. Ama ucuz bir taklitten öteye gidememiş, çünkü:
- Crichton, hiçbir zaman 10 cümle ile anlatılabilecek İSPATLANMAMIŞ bir teori üzerine roman yazma tembelliğine kaçmamıştır. Crichton, romanında ele alacağı konu ile ilgili en az 2 yıl araştırma inceleme yapar, bilim insanları ile görüşür, tonlarca literatürü devirir ve o konuda -sadece bir teoriden ibaret değil- geniş kapsamlı bilgi sahibi hale gelir. Ardından da kendi kurgusunu yapar. Kurgu dinazorların tekrar hayata döndürülmesi gibi uçuk bile olsa, romanı okurken bilimsel gerçekliğe öyle bir oturur ki, "e döndürsünler şunları hayata artık, ne bekliyorlar" dersiniz. Bu durum, küresel ısınmaya sebep olmakla suçlanan ABD'li büyük şirketlerin tetikçisi olarak yazdığı küresel ısınma karşıtı Sessiz Tehlike'de bile geçerlidir-ki bu en ucuz romanı bile şu Gaia Teorisi ile kıyas kabul etmez. İNANMAYANLAR, SIRADAKİ İSİMLİ SON ROMANINI OKUSUNLAR, ZATEN BAŞKA ROMANI DA YAYINLANMAYACAK ÇÜNKÜ BU ÜLKEDE MAXIME CHATTAM, HATTA METAL FIRTINA BİLE ÇOK SATARKEN O SATAMADI VE ZATEN GEÇEN YIL ÖLDÜ.
Sonuçta bu romanı elinize alırken asla bir Crichton romanı beklemeyin, yanına bile yaklaşamaz, üzülürsünüz. Fakat bir Michael Crais, bir Ken Follet, ya da Jack DuBrul gibi okunamayacak kadar kötü de değil.