E-Dergi

Tüm klasikler bir yana diyorum, ilahlaştırıyorum hatta kutsallaştırıyorum bu eseri belki bunu kitapta cereyan eden olayların bir çoğunu tatmamdan ötürüdür veya sadece eserin mükemmelliğidir bilmiyorum.Zor günleri, sıkıntıları, metafiziksel bağlantıyı ve daha nicelerini kısaca ''hayat'' diyebileceğim bir eser.Sayfaları bu kadar hızlı geçmeyi istemek, bu eseri övmeye yetmiyor.

Dublörün Dilemması-Murat Menteş

Nuh Tufan, İbrahim Kurban, Ferruh Ferman ve daha niceleri kitabın baş karakterleri olup ilginç bir maceraya sizi sürüklüyor.Bir albino fikirler çözüm bulmak için arayışlar ve yazarın fikirsel kalemi, düşündürecek ayrıca size keyifli günler sunacak bir kitap.Ve Dilemma tüm olayı ters çeviren mutlu anlar, gençlerin okumasını tavsiye edebileceğim çok ama çok ilginç bir anlatım ile bizlere nadide sesleniş yapılan bir eser.

Bir kadın, allahsız,kitapsız, zinakar daha ne saysam az.Devletin kasasını batırmış üstüne üstlük düzgün bir yönetim dahi sergileyememiş bunun üzerine sürgün yemiş ve gözü doymayan bu kadın mevki makam kibrine düşüp eski konumu için depresif hareketler sergilemiş.Yaşı dolayısıyla da kendisine bakan 1-2 erkek bile bulamamış cınsel arzu için kendisini hırpalamış akıl idrak etmeyecek şeyler yapmış ulan ne beceriksiz karı.Bu cınsel arzuyu kitabın sonuna kadar görüyoruz ayrıca kurguladığı ölüm bile yalanla dolu tüm bu olanlar şimdi "Bir Çöküşün Öyküsü" mü oluyor?Zweig benim hayatımdan bile 2 seneyi görse buna taş çıkaracak şeyler yazar ki kendisi de pek gün yüzü görmeyen bir yazar, keşke bu ismi kullanmasaydı.Ve kadına devlet yönetimi veren zihniyete hitaben, elleri işte gözleri oynaşta bunların doğası.

Öncelikle zengin aile yaşantısına sahip olan bir bireyin asla anlayamayacağı tarzdan bir kitap, Metin Kaçan'ın başyapıtını vefatından 5 yıl sonra okudum ve şimdi diyorum ki o yaşantıyı anlamak ve içinde bulunmak intihar için yazara yüzlerce hatta binlerce hak doğuruyor.Kitap başlar yavaş gelişen olaylar olduğu için açıkçası biraz elden düşürüyor lakin sonlara doğru özellikle son kesimlerde niye bitiyor diye isyanlara başvuruyorsunuz.Gıli Gıli Ali ve hayatının bir evresi keşke hainlikler, alçaklıklar ve namertliklerle sınırlı kalsaydı diyorsunuz tam bir sokak jargonu ve yazarın farklı kalemi sizi oraya doğru çeken en büyük etken oluyor.Ve son sayfalardaki sustalı yadigar...Filmi izlemediyseniz mutlaka okuyun diyorum ve ayrıca sokak görmediyseniz(ev çocuğuysanız) bir ihtimal mideniz kaldırmayabilir veya aklınız almaya bilir tedbirinizi alın.Tadı damağımda kaldı diyorum ve kitapların hep böyle tat vereceği bilinciyle sizlerede keyifli okumalar diliyorum.

Prospero ve Alonso'ya yapılan hainlikler, mevki ve makam düşkünü asilzadeler.Shakespeare'nin deyimi ile ''Ceza gecikti, ancak unutulmadı.''Nadide bir eser daha Shakespeare'den keyifle okudum tabikide bir Hamlet tadı alamasam da beynimde kurulan tiyatronun güzelliğini de basit bir şekilde tarif edemem.Yücelik, kin yerine erdem ve af duygusu, kendinden haberi olmayan güzel hayellerle dolu Stephano ile arkadaşının düşleri tiyatromuza eğlence ve zevk katmış diyorum.Shakespeare okumanın hiç bir zaman sıkıcı olmayacağı kanaatindeyim.