E-Dergi

Rusya'nın son çarı II.Nikolay Romanov ve ailesinin 1918'deki infazının ardında büyük bir sır yatmaktadır. Adli Patalog Dr.Pavlov, bu gizemi ortadan kaldırmak için geniş bir araştırma içine girer. Ve macera başlar. Savaş, ölüm, hüzün, ihanet, aşk, dostluk, macera ve en önemlisi de büyük bir heyecan... Hepsi bir arada. Gerçeklere dayanan bu tür gizemli tarihi romanları çok severim. Bu kitabı da çok çok beğendim. Okumaya devam edilecek yazarlar arasındaki yerini aldı.

Evet, ben bir Abdülhamid hayranıyım. Onun en büyük talihsizliği günümüzdeki süper güçlerin palazlandığı, emperyalizm fikrinin gelişmeye başladığı zamana denk gelmesidir. Bunlar dış faktörler. Bir de içerideki aydın kadro vardı karşısında. Aslında hepsiyle çok zekice başediyordu, hepsine ustaca çalımalar atıyordu. Devletin geleceğinin eğitimde olduğunu biliyordu. Bu yüzden binlerce okul açtırdı, öğrenci sayısını bir milyona yaklaştırdı. Bir karış bile toprak parçası vermedi kimseye, canla başla savundu. Gel gelelim vatan haini İttihadcıların kurbanı oldu. Bakın Yahudiler için ta o zamandan ne söylemiş: "Eğer Filistin'de Müslüman Arap unsurunun üstünlüğünü muhafaza etmesini istiyorsak, Yahudilerin yerleştirilmesi fikrinden vazgeçmeliyiz. Aksi takdirde yerleştirildikleri yerde çok kısa zamanda bütün kudreti elde edeceklerinden, dindaşlarımızın ölüm kararını imzalamış oluruz." O lanetlileri oraya yerleştirmemek için canla başla mücadele etti. Daha yazılacak çok şey var. Günümüzde her alanda Sultan Abdülhamid'in izlerini görüyoruz. Eğer okursak.

İnsanın Temel Acıları Üçlemesi'nin ikincisi olan bu kitabı ilki kadar başarılı buldum. Terapi niteliğinde yazılmış bir roman. Bir terapist, onun etkilendiği, hayatın süzgecinden geçmiş yaşlı bir adam, hastaları ve onların birbirleriyle olan ilişkilerinin serüveni. Yazarın, karakterleri renklerle isimlendirmesi ayrı bir güzel olmuş. Bir sürü cümlenin altını çizdim. İşte onlardan birkaç tanesi: "Hayat ileriye doğru akar gider. Ama geriye bakarak anlaşılır." "Güzel bir cümle şu görüşmek üzere. Hem bir ayrılığı ima ediyor hem de tekrar buluşma arzusunu. Ne tümüyle iyimser ne tümüyle kötümser. İkisini de içinde barındıran bir ifade." "İnsan için en uygun ölüm zamanı nedir? Öldüğü zamandır." "Üzüntü duygusu geçmişte ve şu anda olanlara razı olmamaktan, kaygı ise daha şimdiden, şu anda olmayan ama gelecekte olacak/olabilecek şeylere razı olmamaktan doğar."

Yazara 'Nobel Ödülü' kazandıran bu muhteşem kitap; köprünün yapılış hikâyesini, Sokullu Mehmet Paşa'yı, yüzyıllar boyu tanıklık ettiği sel taşkınlarını, bulunduğu kasabanın çehresinin değişimini, Osmanlı idaresindeki farklı milletlerin kardeşçe nasıl bir arada yaşadığını, farklı imparatorlukların eline geçmesini, isyanları, işgalleri, savaşları, tüm bunlara rağmen köprünün değişmeden ayakta kalabildiğini ancak sonunda savaşa dayanamadığını çeşitli güzel hikayelerle süsleyerek romanlaştırıp anlatıyor. Mutlaka okumanızı öneririm.

İhsan Oktay Anar serisini tamamlamış bulunmaktayım. Geçenlerde kitap yazmayı bıraktığına dair bir yazı okumuştum. Üzüldüm. Muazzam bir zekâya sahip. İşlediği konular çok ilginç. Bazı cümlelerine gülüyorum, bazılarına iğreniyorum, bazılarında ise ağzım açık kalıyor. Girift Osmanlı romanları yazıyor. Alışılmışın dışında bir tarzı var. Eski kelimeler fazla olduğu için biraz ağır gelebilir. Bu kitapta da İdris Amil Efendi'nin başından geçen hem ağlanası hem de gülünesi olaylar yer alıyor. Hiç okumayanlara tavsiyemdir. Bence en güzel kitapları 'Puslu Kıtalar Atlası' ve 'Suskunlar'dır.