E-Dergi

Woolf’u tanımak, hayata ve kadınlara bakış açısını öğrenmek isteyenler için harika bir başlangıç eseri. Kadınların şiir ve düzyazı yazabilmek için verdikleri mücadeleye, tarih boyunca var olma çabaları içerisinde şahit olabilirsiniz.
Woolf’a göre bir kadının özgürce yazı yazabilmesi için iki şeye ihtiyacı vardır: düzenli bir gelir ve kedine ait bir oda. Bu düşüncesinin nedenlerini anlatırken de hem kadınların edebiyata girme sürecine hem de karşı cinsten farklı kişilerin düşüncelerine yer verir. Kendine Ait Bir Oda, aslında kısa bir kadınlar tarihi ve güçlü bir başkaldırı eseri. 
Kitabın en güzel yanlarından biri de hem kendi dönemine hem de öncesine ışık tutuyor olması. Woolf’un harika kalemi sayesinde Jane Austen’in Gurur ve Önyargı’yı nasıl yazdığını, Shakespeare'in kız kardeşinin neden tek kelime de olsa şiir yazamayacağını anlayabiliyoruz. Ve belki de kitabın en güzel kısmı, Woolf’un kız kardeşlerine seslenişi… Belki de tam da bu yüzden tüm kadınların okuması gereken bir kitap.

İlk kitabı kadar sürükleyici olmasa da okumaya değer. Dünya üzerindeki farklı evlilik ritülleri hakkında bilgileri içeriyor. Bu da kitabın bana göre okunurluğunu artırıyor. Gençken çok daha kolay bir şekilde evlilik kararı alınabilirken, ilk evliliği başarısız bir şekilde sonuçlanmış insanlar için bu çok daha zor bir karar haline gelebilir. Evlilik üzerine, bizdeki deyimle ‘ikinci bahar’a yönelik gerçek bir hikaye.

Teoman Bilgen; yaşama olan bağlılığı, hayata bakış açısı, sanat çalışmaları ve aslında tüm yaşam hikayesiyle hepimize çok büyük dersler veriyor. Küçük yaşta yakalandığı hastalıkla, kısacık ömrü boyunca savaşması ve tüm zorluklara rağmen yaşam ışığını hiç kaybetmemesiyle büyük bir ilham kaynağı.
Düşünün ki elinizde gerçek bir hikaye var.Ve burnunuzun direğini sızlatabilecek kadar acılarla dolu.Ancak gerçek yaşam öyküsü kurgulanırken, gerçek dışı biçimde ele alınmış.Bu da o acıları derinden hissetmeyi engelleyen unsurlardan birisi. Çocuğunu kaybetme korkusu ya da küçük bir çocuğun çektiği acılar, olağanüstülükler eklenmese çok daha etkili olabilirdi.
Romandaki bir diğer nokta da yapılan yanlışlıklar.En büyük hata ise kitabın başındaki kronolojide yer alıyor. -Amerika’ya gidişin Mart olarak belirtilmesi.- Çok daha etkileyici olabilecekken; gereksiz övgüler –Teo’nun kendisine ve ailesine-, akış sırası gibi unsurlar romanın etkisini düşürmüş. Buna bağlı olarak da kopukluklar oluşmuş.

Eğer elinizde bir Kristin Hannah kitabı tutuyorsanız, kendinizi ağlamaya hazırlasanız iyi olur. Hannah özellikler kadınların yaşam çizgilerini o kadar başarılı ve gerçekçi bir kurguyla kaleme alıyor ki, tüm kitaplarında karakterlerin hislerini ruhunuzda hissedebilirsiniz. Tam da bu nedenle bana göre Hannah, kadınları en güzel anlatan yazarlardan birisi. Kış Bahçesi ise, birbirinden tamamen farklı karakterlere sahip iki kız kardeş ve annelerinin hikayesini anlatıyor. Bazen karşımızdaki insanın davranışlarını anlamlandıramayız. Mesela anneniz sürekli olarak yiyecek depolasaydı ve hiç bitmeyecek kadar reçeliniz olsaydı, bunun nedeni ne olurdu? Ve aslında anneniz, sizin bile bilmediğiniz hüzünlü bir geçmişe sahipse, ne hissederdiniz? Kitabı bitirdiğinizde, çok küçük ayrıntıların bile kalbinizde yer ettiğini keşfederseniz şaşırmayın. Ve yine bence dünyanın en tatlı aşk hikayelerinden biri de bu kitapta geçiyor. Bu kitabı okumuş ya da okuyacaklara 434. sayfadaki gibi bir aşk diliyorum.

Aynı şeyi düşünüyorum. Fazla alkol tüketmekle ilgili bir şikayeti olan hastaya "o arkadaşlarınla görüşme o zaman." da demezsin. Sanırsın arkadaş tavsiyesi veriyor.