E-Dergi

Jack London, doğa ve vahşi yaşam üzerine macera dolu ve etkileyici bir kaleme sahip yazarlardan biridir. London sayesinde dünyayı bir kurdun ya da bir köpeğin gözünden görebilirsiniz. Bu kimi zaman sarsıcı kimi zaman da duygusal bir etki bırakabilir.

Vahşetin Çağrısı konusu ve işleyişi açısından Beyaz Diş’in karşıtı bir kitap olarak karşımıza çıkar. Vahşetin Çağrısı’nda evcil bir köpek olan Buck’ın gözünden, dönemin Kalifornia ve Alaska’sına ışık tutulur. İnsan doğa ilişkisi, içgüdüsel olarak hayatta kalma mücadelesi ve insanların içinde barındırdıkları gizli vahşilik Buck sayesinde metaforik bir şekilde işlenir. Korunaklı ve sevgi dolu yuvasında son derece uysal olan Buck’ın, vahşiliğe giden bu yolculuğu çevre, doğa ve insan ilişkileri açısından derin mesajlar barındırır.

Birbirinden farklı ve ütopik kütüphanelere hazır mısınız? İlginç deneyimler sunan bu kütüphaneler yine ilginç bir şekilde rahatsız edici olmayı da başarıyor. Kahramanların başından geçen olaylara tanıklık ederken, kitapları çok sevseniz de içinizde bir huzursuzluk hissi oluşabilir. Okurken beni rahatsız eden tek konu hikayelerin yarım kalmışlık hissiydi. Giriş ve gelişme süreci oldukça detaylıyken sonunda “Eeee, şimdi ne olacak?” sorusuna neden oldu. Belki de bu yazarın istediği bir etkiydi. Öykülerin hepsi bana göre tek başına bir roman ya da film konusu olabilir. Son bölüm ise bana göre kitap için tam bir sonuç kısmı gibiydi. Kitapta ilgimi çeken bir nokta ise kahramanların erkek olmasıydı. Cinsiyeti belli olmayan kahramanların da davranış ve düşünce biçimlerinden erkek olduklarını anlayabilirsiniz. Özetle son dönem kitapları içerisinde ufuk açıcı bir yere sahip, yer yer durağan olsa da genel olarak sürükleyici bir eser.

Bir polisiye, bir gerilim, bir cinayet kitabı okumak isteyenler için ne yazık ki yanlış kitap. Kitabım girişince heyecan üst seviyedeyken ne yazık ki devamında bu sürdürülemiyor. Sürekli olarak çözülmeyi bekleyen bir gizem ve bu gizem etrafında oluşan diğer gizemler var. Ancak kitabın sonunda hiçbiri okuyucuyu tatmin etmiyor. Daha ziyade bir psikoloji ve teoloji karışımından ibaret. Bir papazın ve psikanalistin etrafında olaylar geliyor ve çok büyük merak uyandırılmaya çalışılan gizem de gizem olarak kalıyor. Gerilim ya da polisiye okumak isteyenler için önerilmez.

Pek çok metinden oluşan bir kitap. Bu metinlerin çoğuna öykü denebilir mi emin değilim. Belki deneme denebilir. Yine çoğunda da anlam karmaşası mevcut. O kadar zorlama metafor, akışı bozan ve okumayı zorlaştıran benzetmeler vardı ki okurken bir an önce bitmesini istedim. Yaratıcı veya yenilikçi bir dil denemesi bana göre daha çok zorlama olmuş. Kitap içerisinde severek okuduğum bir ya da iki öykü ancak olmuştur. Ancak kitabı bitirdiğimde bunların hiçbiri beni çok etkilemedi ya da aklımda kalıcı olmadı. Yazarın bilim kurgu tadındaki yazıları bile kitabı kurtarmıyor. Farklı yazarları okumayı seviyorum. Ancak, suçsuz insanları mağarada dipçikle öldüren askerler kurgusu beni son derece rahatsız etti. Üstelik bu, kitap içerisinde farklı başlıklar altında da geçmekte. Siyasi gönderme yapmaya çalışma bu mudur, emin değilim.

Belki çok kitap okuduğum için belki de sonu baştan belli olan kitaplardan olduğu için, okumaya başladığımda sonunu tahmin edebildim. Ayrıca çok iyi okurların gözünden kaçmayacak şekilde, Nora’nın bir hayatında mükemmel derecede İspanyolca ve Kataranca konuşması, bir diğer hayatında ise buzul bilimci olmasına rağmen hiçbir bilgiye sahip olmaması gibi kurgusal hatalar da mevcut. Ancak ciddi anlamda insana ilham verici bir hikayeye sahip. Hagi, olayları aktarış şekli ve kelimelerle oynayışı ile okuru gerçekten büyüleyici bir masala davet ediyor. Sıradan olayları bile farklı şekillerde anlatarak, kitabı bitirdikten sonra dahi akılda kalıcı olmayı başarıyor. Hayatın önemi, umut, olasılıklar, mutluluk ve pişmanlıklar üzerine düşünmeyi sağlayan bir eser. Kelebek etkisi misali atmış olduğunuz her adım ve aldığınız her karar aslında pek çok sonucunda belirleyicisi. Ve aslında her şey olması gerektiği gibi ve olması gerektiği için olur. Tüm bunlara bakıldığında kesinlikle okunmaya değer.