Toplam yorum: 3.253.599
Bu ayki yorum: 5.625
E-Dergi
basbusber Tarafından Yapılan Yorumlar
Neyin gerçek neyin hayal olduğunu anlamasaydınız, ne yapardınız? Yaşadıklarınızın gerçek olup olmadığını sorguladığınız oldu mu peki? Yürek Burgusu, gotik edebiyatın baş yapıtlarından biri. Kitap boyunca üzerinize bir tedirginlik pelerini giyiyorsunuz ve kitap bitene kadar da çıkaramıyorsunuz. Her ne kadar korku öyküsü olsa da aslında içinde barındırdığı derin anlamlarla klasik bir korku edebiyatından çok daha fazlasını barındırıyor. Kitabın sonu yazar tarafından bilinçli bir şekilde sonlandırılmıyor. Bu kopukluk hissi aslında kitap boyunca, anlatıcıya inanmalı mı yoksa inanmamalı mı hissini de dinamik tutuyor. Ve kitabı bitirdiğinizde aslında anlatılan olaylara ne kadar inandığımız ve bu inancı belirleyen etkenler üzerinde düşündürüyor. Sürekli olarak sorgulamaya, merak etmeye, gerilimi hissetmeye hazırsanız; kitaba başlayabilirsiniz.
Bir nesli ağlatan bir kitap. Yeni nesil çok fazla bilmese de gerçek hikayesiyle bir döneme damga vurmuş bir kitap. Okuyan herkes Burçak'ın acılarına şahit olmuş ve onunla gülmüş ve çoğunlukla onunla ağlamıştır. Gözleriniz dola dola bir çırpıda okunan bu kitabın etkisinden uzun süre çıkamayacağınız kesin. Burçak kısacık hikayesi, içinize işleyen hayatıyla diğer hayatlara ilham oluyor ve yaşamın ne kadar değerli olduğunu hatırlatıyor. Biricik kızlarının iyileşmesi için çırpınan bir ailenin ve gencecik yaşına ama kocaman bir kalbe sahip olan Burçak'ın gerçek hikayesi. Hayatı sorguladığınız, yaşam sevincinizi kaybettiğiniz zamanlarda açıp tekrar tekrar okuyun. Ve ne kadar kıymetli bir varlığa sahip olduğunuzu hatırlayın: sağlığınıza.
Depresyonda olan, kendini depresif hisseden herkes kendinden bir şeyler bulabilir. Yazar biraz deneme tadında ama çokça terapi deneyimlerini oldukça gerçekçi bir şekilde kaleme almış. Gün içerisinde birbirinden farklı duygu halleri içerisinde yuvarlanırken, aslında bu durumu yaşayan tek kişi olmadığınızı bilmek, oldukça rahatlatıcı. Yazarın terapi serüvenini kaleme almasının da ana sebebi bu aslında. Kitap sonu itibariyle, devamı gelebileceği hissiyatı veriyor. Yazarımızın da terapilerine devam edeceğine neredeyse eminiz. Ayrıca farklı bir ülkede uygulanan terapiye tanık olmak da ilginç. Ancak genel olarak Güney Kore’de geçen bu gerçek hikayedeki psikiyatrist biraz garip geldi. Zaten kitabın sonunda psikiyatristin kendisi de benzer şeyleri ifade ediyor. Okunurluk açısından en büyük sorun ise çeviriden kaynaklı. Gerek anlam karmaşasına yol açan cümleler gerek de yanlış çeviriler yüzünden, kitabın akıcılığı zedelenmiş. Ve belirtmek isterim ki, kapaktaki görsel Tteokbokki değil, Kimçi.
En az yazarı kadar naif bir roman. Klasik bir aşk romanı gibi dursa da fazla derinliği ve katmanları olan bir eser. Ana olay örgüsünü oluşturan ilişki aslında günümüzdeki toksik ilişkilerin de bir yansıması. Mesaj da gayet net: İçerisinde bulunmak istemediğiniz hiçbir ilişkiye başlamayın. Zira o ilişki ne kadar uzun sürerse sürsün, sonu hüsran ve gözyaşı. Karakterlere kimi zaman çok kızabilirsiniz. Ancak durup düşündüğünüzde ve empati yaptığınızda, aslında herkes kendine göre haklı. Fazlasıyla gerçekler üzerine kurulu ama bu gerçeklerin tamamının bir eserde olması, o gerçekliğe de bir noktada zarar veriyor. Tüm olayların bir romanda olması; daha ziyade yazarın şahsi görüşleri için oluşturulmuş hissiyatı veriyor. Okuyuculuğu düşüren ise, olay akışının sürekli olmaması ve sık sık kesilmesi. Bir deneme havası içeren metinler, romanın akıcılığını bölüyor. Sosyal konuları işleyişi, okuyucuyu kendi anılarında sürükleyişi, ilk aşka dair hissettirdikleriyle kesinlikle iz bırakıyor.
Jack London, doğa ve vahşi yaşam üzerine macera dolu ve etkileyici bir kaleme sahip yazarlardan biridir. London sayesinde dünyayı bir kurdun ya da bir köpeğin gözünden görebilirsiniz. Bu kimi zaman sarsıcı kimi zaman da duygusal bir etki bırakabilir.
Vahşetin Çağrısı konusu ve işleyişi açısından Beyaz Diş’in karşıtı bir kitap olarak karşımıza çıkar. Vahşetin Çağrısı’nda evcil bir köpek olan Buck’ın gözünden, dönemin Kalifornia ve Alaska’sına ışık tutulur. İnsan doğa ilişkisi, içgüdüsel olarak hayatta kalma mücadelesi ve insanların içinde barındırdıkları gizli vahşilik Buck sayesinde metaforik bir şekilde işlenir. Korunaklı ve sevgi dolu yuvasında son derece uysal olan Buck’ın, vahşiliğe giden bu yolculuğu çevre, doğa ve insan ilişkileri açısından derin mesajlar barındırır.