E-Dergi

edebiyattan ve hayattan fazlasıyla nasibini almış ve aynı nasibi çoğaltıp,dağıtan nadir bir kitaptı okuduğum.En son ali ayçilin sur kenti hikayeleri kitabından bu şekilde etkilenmiştim. Her iki kitabında her cümlesinden edebiyat fışkırıyor. Boş yok. Hiç bir kelimeyi kaçırmayın okurken.Pişman olursunuz.
Bu kitabın bir farkı daha var ki, kadın elinin,gözünün,yüreğinin değdiği hemen anlaşılıyor. İlk hikayede kokmaya başlıyor, sabun kokusu,bebek kokusu,çiçek kokusu,kalabalık sofralar için hazırlanmış yemek kokusu, hayatta teğet geçtiğimiz bütün lezzetler, aşk, ayrılık,hasret,dostluk,aile,sadakat,ölüm bile başka tatlı geliyor bu kitabı okurken insana. çok beğendim. Akademik açıdan bakacak olursak,bir çıta daha yükseldi hikaye yazma sanatı. Artık daha çok gayret sarfedecek yeni hikayeciler bu seviyeye ulaşabilmek için. okurlara iyi okumalar. Yazanlara kolay gelsin.

Bu kitabı okurken biraz zorlandım açıkçası.Sonlara doğru özellikle. İsmine bakınca haliyle insan bazı tabiati olaylar anlatılacağını seziyor ama bu kadar da değil. herşeyi anlatmanın edebiyatta bir yolu yordamı vardır. estetik bir erotiklik olabilir.ben bu kitapta daha çok edebiyattan uzak histerik bir anlatım gördüm. Üzüldüm tabi.benim için her öykü kitabı bir öykü yazım klavuzu gibidir.hepsinden bir yazma bilgisi edinir öyle çıkarım kitabın içinden. Hepsi değil ama kitaptaki bazı hikayeler nasıl yazmamam gerektiği konusunda tiyolar verdi bana.Bu da bir bilgi nihayetinde.

çocukluk çağını geçmiş ama hala kitap okumayan yada okumaktan soğumuş kişiler için iyi bir başlangıç. İlk bakışta masal kitabı diye küçümseyip okumak istemeyenler,okuduktan sonra kitabın edebi ve sosyolojik boyutuyla karşılaşıp, bazı yerleri anlamakta güçlük çekince önyargılarından ve kelime dağarcıklarındaki eksikliklerinden utanacaklar.

daha önce dizi film olarak karşımıza çıkan ama anlayamadığımız ekran kavgaları nedeniyle yayından kaldırılan bu hikaye,internetteki sinapsislerine göre biraz farklı. dizinin hikayesini okuduğumda beklediklerimden çok daha güzel bir hikayeyle karşılaştım kitabta. Ellerine sağlık Mustafa Kutlu'nun. Çok içten bir hikaye . Belki çok duygusal olduğumdandır, kitabı okurken bir çok yerde ağladım. Hikayenin baş kahramanı Zehra. Baba evine geri döndüğünde o ilk kahvaltı sofrasında gözüne takılan porselen demliğin üzerindeki resimde, tam da kendisini anlatan, ince bir dal ve o dala konmuş, tutunmuş, koca yürekli, küçük bir kuş Zehra.

bu hikayeyi toplu hikaye kitabında okudum ömer seyfettinin.hatta çocuklar okur diye almıştım kitap serisini. ama bir çok hikayesindeki gibi,bu hikayede de çocuklara ağır gelecek ifadeler var. iyi ki önce kendim okumuşum çocuklara vermeden.