E-Dergi

Yazarın alışıldık, mizahla karışık eleştiri dozu yüksek anlatım tarzına sahip bu romanda dönemin dedikodu hevesi yüksek mahalle hayatını, bu hayatın içindeki iyi ve kötü insanların yaşamlarını anlatıyor yazar.

Yazarın genel sade ve dolambaçsız anlatım şekli bu romanda yerini biraz ağdalı ve uzun betimlemelerle harmanlanmış bir şekle bırakmış.

Yazarın okuduğum kitapları içinde beğendiklerim arasına koyamadığım bir roman oldu.

Kitapta yazar öncelikle Gök Türklerden bahsederek okuyucunun Orhun Anıtlarında yazılanları daha iyi anlamasına yardımcı olmuş.

Yazar ikinci kısımda yazıtların konumu, fiziki durumları ve genel özellikleri hakkında kısaca bilgi vermiş, daha sonra ise Bilge Kağan'ın yazıtlardaki sözlerini yorumlamış.

Kitabın sonunda da yazıtların fotoğrafları koyulmuş.

Çok detaylı olmasa da Orhun Yazıtları hakkında genel bilgi edinmek ve detaylı araştırmalar için fikir edinmek için mutlaka okunması gereken güzel bir çalışma olmuş.

Türk tarihiyle ilgili kapsamlı bilgi almak için yazarın "Kök Tengri'nin Çocukları" adlı kitabını okumanızı tavsiye ederim.

Dedektif Dave Gurney serinin 8. Kitabında sonuçlanmış bir cinayet davasında mahkum olan kişinin aslında masum olduğunu düşünen bir arkadaşının ricası üzerine dava dosyasını incelemeye başlıyor ve istemese de kendini yine olayların ortasında buluyor.

Eşinin istememesine rağmen olayların üstüne gitmeye devam eden Dedektif serinin önceki kitaplarından aşina olduğumuz şekilde bir anda hedef durumuna gelir ve olaylar hem davayı çözme hem de kendini ve eşini koruma ikileminde gelişir.

Kitabın finali beklenenden daha basit ve biraz da hızlı sonuçlanmış bana göre. Ayrıca olayların sonunda Dedektifin durumu da çok netlik kazanmamış.

Okuması zevkli ve ilgi çekici olsa da bana göre yazar maalesef serinin bir önceki kitabına çok çok benzer bir kitap yazmış. Kişilerin çoğu ve kurgu farklı olsa da Dedektif ve eşinin başına gelenler ve olayların ilerleyiş şekli sanki bir önceki kitabı okuyormuşcasına tanıdık geldi.

22.yüzyılda geçen bilimkurgu-distopya türü romanda insana tıpatıp benzeyen, bilinç sahibi androidler insanların emrinde yaşamaktadır. Bilince sahip androidlerden birinin bir gün cinayet işlemesiyle konu yargıya taşınır.

Romanın genelinde bilinç sahibi yapay zekaya sahip robotların ne kadar canlı sayılabileceği ve yasalar önünde insanlarla aynı haklara sahip olup olamayacağı konusu tartışılıyor.

Tanrının yarattığı insanın özgür iradesi olup olmadığı ikilemi benzeri insanların yarattığı zeki ve bilinç sahibi android robotların kendi özgür iradelerinin olup olamayacağı konusu tartışılıyor.

Romanın bazı bölümlerindeki felsefi anlatımlar okumayı ağırlaştırsa da çok ilgi çekici ve aynı zamanda tedirgin edici bir konu olan "yapay zekanın insanlığın geleceğindeki yeri ne olacak?" Sorusuna cevap arayan güzel bir eser.

3 hikayeden oluşan kitapta yazar köylülerin yaşam şartlarını, şıpsevdi bir insanın sık sık aşık olmasını ve iki aşık arasında geçenleri kısa hikayeler halinde anlatıyor.