E-Dergi

Orijinal seri sırasıyla Dune, Dune Mesihi, Dune Çocukları, Dune Tanrı İmparatoru, Dune Sapkınları, Dune Rahibeler Meclisi şeklindedir. Dune serisiyle ilgili yazarın oğlu tarafından da (6 kitaplık orijinal seriden sonra) bir çok kitap yazılmışsa da onları okumadığım için herhangi bir yorum yapamıyorum.

Dünyadan izole olarak yaşayan insanların bulunduğu bir ada ülkesine kaza sonucu ulaşan bir gazetecinin gözünden ütopik bir yaşam biçiminin anlatımı. okurken zorlandığım, bir çok noktada sıkıldığım bir roman oldu maalesef. yazar felsefe ile ütopyayı çok fazla karıştırmış ve çok uzun bölümler halinde roman gibi değil de bir makale veya eğitim yazısı tarzında yazmış bir çok bölümü bana göre.

Romanda kutsal topraklara gitmek için tımarhaneden kaçan yedi kişinin çölü aşmaya çalışırken yaşadıkları anlatılıyor. Birbirinden çok farklı yedi insan yolculuk boyunca yaşadıklarını ve neden tımarhaneye düştüklerini hatırlıyorlar.

Romanda bu kişilerden bazılarının tarihi kişiler olan Büyük İskender, Cengiz Han ve Kleopatra'nın ruhlarına sahip oldukları, geçmişte yaptıkları nedeniyle cezalarını bu şekilde çektikleri anlatılıyor.

Konu ve kurgu itibariyle ilgi çekici olsa da bana göre anlatım tarzı biraz dağınık olduğundan okunması zor bir roman ortaya çıkmış.

Yazarın önceki romanlarından tanıdığımız karakteri tarihçi Tomas Noronha bu romanda yapay zekanın üst insana giden bir yol mu yoksa insanlığı yok edecek bir tehdit mi olduğunu sorguluyor.

Yazar romanda yapay zekayla ilgili gerçek olan bir çok bilimsel gelişmeden bahsediyor ve insanların aslında farkında olmadığı bir gerçeği tüm açıklığıyla ortaya koyuyor: yapay zeka çok çok yakın bir gelecekte insanlığın geleceğine karar verecek olan birincil faktör olacak!

Yazar romanda bilinç kazanmayı başaran bir yapay zekanın saatlerle ölçülen kısa sürede internet ağı üzerinden tüm dünyaya yayılması sonucu ortaya çıkan felaketi okuyucuyu tedirgin edip biraz da dehşete düşürerek anlatıyor.

Mutlaka okunması gereken, okudukça bazen korkup bazen de umutlanmanızı sağlayan, birey olarak kendi basit meselelerimizle boğuşurken aslında insanlığın çok daha büyük bir değişimin eşiğinde olduğunu fark etmemizi sağlayan çok başarılı bir eser.

Oslo'da çok kısa aralıklarla ortadan kaybolan iki kadından birinin cesedinin bulunmasıyla başlıyor olaylar.

Emekliye ayrılmış ve psikolojik olarak dağılmış olan Dedektif Harry Hole Norveç'ten uzakta Amerika'da kendini tüketene kadar içmeye daldığı bir zamanda biraz da mecburiyetten tekrar Oslo'ya dönüyor ve bu defa özel dedektif olarak kendini işin içinde buluyor.

Serinin bu kitabında önceki kitaplardaki gizem, heyecan ve olay örgüsü derinliğini bulamadım. Yazar daha önce kullanmadığı kadar yoğun bir şekilde cinsel konular üzerinden götürüyor hikayeyi.

Polisiye gerilim türü romanlarda çok fazla kullanılan bilindik çocukluk travması sonucu psikopat olup suç işleyen katil klişesini yazar bu romanda kendisinden beklemediğim şekilde sanki biraz kolaya kaçarak kullanmış.

Yine de bir Harry Hole hikayesi olduğundan sıkılmadan okunabilecek bir roman olmuş.