''....babamın bavulunu bana bırakmasından yirmi üç yıl önce, yirmi iki yaşımdayken her şeyi bırakıp romancı olmaya karar vermiş, kendimi bir odaya kapatmış, dört yıl sonra ilk romanım cevdet bey ve oğulları’nı bitirmiş ve henüz yayımlanmamış kitabın daktilo edilmiş bir kopyasını okusun ve bana düşüncesini söylesin diye titreyen ellerle babama vermiştim. yalnız zevkine ve zekasına güvendiğim için değil, annemin aksine, babam yazar olmama karşı çıkmadığı için de onun onayını almak benim için önemliydi. o sırada babam bizimle değildi, uzaktaydı. dönüşünü sabırsızlıkla bekledim. iki hafta sonra gelince kapıyı ona koşarak açtım. babam hiçbir şey söylemedi, ama bana hemen öyle bir sarıldı ki kitabımı çok sevdiğini anladım. bir süre, aşırı duygusallık anlarında ortaya çıkan bir çeşit beceriksizlik (clumsiness) ve sessizlik buhranına kapıldık. sonra biraz rahatlayıp konuşmaya başlayınca, babam, bana ya da ilk kitabıma olan güvenini aşırı heyecanlı ve abartılı bir dille ifade etti ve bugün büyük bir mutlulukla kabul ettiğim bu ödülü bir gün alacağımı öylesine söyleyiverdi.
bu sözü ona inanmaktan ya da bu ödülü bir hedef olarak göstermekten çok, oğlunu desteklemek, yüreklendirmek için ona “bir gün paşa olacaksın!” diyen bir türk babası gibi söylemişti. yıllarca da beni her görüşünde cesaretlendirmek için bu sözü tekrarladı durdu.
babam 2002 yılı aralık ayında öldü.
isveç akademisi’nin bana bu büyük ödülü, bu şerefi veren değerli üyeleri, değerli konuklar, bugün babam aramızda olsun çok isterdim. ...''
Gabriel Garcia Marquez'den sonra yapılmış en etkileyici nobel konuşması olduğu söylenen bu metnin tamamı bence yazar olma hevesinde herkesin ve tüm Orhan Pamuk hayranlarının başucu kitabı olmalı.
İçten samimi zaman zaman son derece sert, insanın kendisini, amaçlarını derinden sorgulamasına neden olan bir meydan okuma. bavuldan çıkacaklarla ilgi yaşanan paradoksal endişeler, yazarlık -ve sanatçılık- buhranlarının sahici ve samimi betimleri ve nihayetinde, insanın zaaflarını yalın ama bir o kadar hoyratça ortaya döken "dünyanın merkezi" yaklaşımı buluş değil ama sarsıcı...