Toplam yorum: 3.092.427
Bu ayki yorum: 3.028

E-Dergi

consciousness Tarafından Yapılan Yorumlar

03.07.2012

Şahane Hatalar, oldukça farklı bir kitap. Kitap 640 sayfa belki ama bu kitabın tamamını okumuyorsunuz. Bu yüzden yaklaşık 1 saatte kitabı bitiriyorsunuz.
Kitapta hayatın göreceli olduğunu anlıyorsunuz. Ufak, oldukça sıradan seçimlerin bile hayatımızı ne yönde değiştirdiğini görüyorsunuz. Bu yönden, kitapta "kader" kavramına bir eleştiri var. Kitabın mizahi yönü de buradan kaynaklanıyor zaten. Ancak bu kitap bizlere hayatın sunmadığı bir şeyi sunuyor; ikinci bir şansı. "Ya diğer seçeneği seçseydim ne olurdu?" sorusunun cevabını bulmak için... Okuyun ve birkaç saat eğlenin. Bundan sonra da seçimlerinize dikkat edin. :)
23.06.2012

Gazeteciliğiyle tanıdığım Ece Temelkuran'ın okuduğum ilk romanıydı, Muz Sesleri. Romanın yoğun, süslü bir dili olmasına rağmen, boğucu değildi. Kitabı daha iyi anlamak için ve ve belkide öyle hemencik okuyup geçmemek için defalarca okuduğum sayfaları oldu. Kıyamadım yani hemen bitirmeye.Özelikle babasının Filipina'ya yazdığı mektuplarda kurulan o cümleleri hiç unutmak istemedim...
Konusu da ayrı bir çekiciydi benim için: Ortadoğu! Olaylar, yazarın 'Ortadoğunun kalbi' olarak nitelendirdiği Beyrut'ta geçiyor. Karakterler ve Beyrut'un çilesi birbiriyle özdeşleştirilmiş gibi anlatılıyor romanda. Yani; Filipina, Marwan, Setanik ve Jan'ın içinde bir de Beyrut saklı aslında. .. İki millet arasında paylaşılamayan bir şehrin çilesi, karakterlerin çilesi olmuş adeta.Yazar karakterlerden hareketle 'barış' istiyor bu romanda. O topraklarda top, tüfek ve kalaşnikof sesleri yerine Muz Sesleri duyulacak kadar sükût istiyor. Hoşuma giden bir başka şey daha var romanda, bizler Batılılar gibi çok fazla düşünmeyiz konuşurken. Ama genelde öyle anlatırız romanlarda. Sanırım Batılı gibi görünmeyi arzuladığımız için. Temelkuran, Ortadoğu'yu ve Ortadoğunun insanlarını Batılı gibi anlatma çabasına girmemiş. Ortadoğuluların yanında, mücadelerinde, bir romanla da olsa yer almış.
**dipnot: Kitabın teşekkür bölümünde Hizbullah editörünün yer alması,beni şaşırtmadı değil. Ancak o yazarın siyasi görüşüyle ilgili tabii.
29.04.2012

New York Üçlemesi alıp çok sonra okuduğum bir kitap oldu. "Sen kimsin?", "sorgulayan kim?","sorgulanan kim?","bir senin içine kaç sen sığdırabilirsin?" gibi bir çok sorguların olduğu Cam Kent, Hayaletler ve Kilitli Oda'dan oluşan bu üçleme sorgulamayı sevenleri etkileyecek bir eser. Felsefik boyutu,post-modern roman tekniğiyle harmanlanmış kendisine özgü bir uslubu olan Paul Auster bu eserinde sanıyorum ki anlaşılmayı çok da önemsememiş. Ucu açık bir kitap, neyin ne olduğunu bilmek bunu yorumlamak size düşüyor. Cam Kent'te Quinn, kendi içinde bölünmüş bir çok kişiyken buna bir kimlik daha ekliyor: Dedektif Paul Auster kimliği. Quinn bu yeni kimliğin sorumluluğunu alarak "Quinn olma" sorumluluğunu unutuyor ve Peter Stilmann'ın anlattıklarıyla olayın gizemini çözmeye çalışırken kendini yitiriyor. Hayaletler'de, Mavi, Siyah ve Beyaz adında karakterler var. Ancak Beyaz'da biraz Siyah, Siyah'ta biraz Beyaz ve Mavi'de her iki rengi aramak gerekiyor. Cam Kent ve Hayaletler'in birbirlerine bağlandığı Kiliti Oda'da ise bütün karakterlerin hayali ve hepsinin aslında tek bir kişi olduğu gerçeği ile yüzleşiyorsunuz. Quinn,Peter Stilmann(lar),Mavi,Siyah,Beyaz ve karakterlerin kendi içinde bölünmüşlükleri... Bu karakterler aslında ayrı bir çok kişi değil. Yani en azında ben böyle anladım :). Okuyun ve Paul Auster ne demek istedi diye düşünün!
29.04.2012

1971 sıkıyönetim yıllarında Uğur Mumcu'nun yaşadıklarının derlendiği bu kitap gerçekten de acı acı güldürüyor. Sıkıyönetim yıllarındaki siyasal durumlarda da bize birtakım bilgiler sunan bu kitap okunmalı...
29.04.2012

İstanbul'dan Cennethisar'a gelen torunların, babaannelerinin evlerinde geçirdiği bir haftayı anlatan bir roman. Çok hareketli bir kurgusu olmamakla birlikte kişilerin iç dünyasına inmekteki başarısıyla beğenimi kazandı. Kitapta herkesin iç dünyasına yer veriliyor ve kitabı bütün karakterlerin penceresinden değerlendirebiliyorsunuz. Okuduğum ikinci Pamuk romanıydı, bende olumlu bir izlenim bıraktı diyebilirim...