E-Dergi

Uzun zamandır aklımda olan ama baskısı olmadığı için okuyamadığım bir kitaptı. Sonunda okudum ve bayıldım. Tabii ki çevirmenin Sabahattin Ali olmasınında payı büyük çünkü bir çeviri okuyormuşum gibi değil Sabahattin Ali’nin hikayelerini okuyormuşum gibi hissettim. Elinin değdiği her şeyi güzelleştiren bir adamdır kendisi.

Yine Zweig yine muazzam bir öykü. Hayatta her zaman bir umut ışığı, uğruna yaşanılacak hatta belki ölünecek bir şeyler olduğunu anlatan kitaptır.

Bir insanı ne kadar severseniz sevin evlilik için doğru insan değilse aşk uzun ömürlü olamıyor maalesef. Doğru insan doğru zaman teoremini çok daha iyi anladım kitabı bitirdiğimde. Psikolojik olarak da ele alınabilecek bir eser olduğundan üzerinde düşünmeniz gerekiyor. Bu kitapla birlikte Sabahattin Ali’nin tüm romanlarını okumuş oldum. Kalemini en beğendiğim yazarlardandır.

Her insanın hayatında bazı değerler bu değerlerin anlaşılması için yaşadığı olaylar vardır. Kahramanımızın hayatın , kendisinin , ailesinin ve sevdiklerinin kıymetini anladığı yolculuk diyebileceğimiz bir kitap. İnsan bu değeri bazen kaybetmeye en yakın anında anlıyor. Kitabı okuyanlar ne demek istediğimi biliyorlar. Albert Camus’tan okuduğum ilk kitaptı devamının geleceğini hissettirdi.

Kitabı okurken ister istemez kendimi bir suçlu ararken buldum önceleri Angela Vicario’yu sonra ikizleri suçladım. Evet suçsuz sayılmazlar ama kitabı bitirip düşününce asıl suçlunun sistem dayatmasının olduğuna karar verdim. Kitaptaki her suçlu dönemin sisteminin mağduruydu. Arka kapakta da belirtildiği gibi sonunu bildiğimiz bir hikayeyi soluksuz okuyoruz. Harika bir kitaptı, ders çıkarmasını bilene çok şeyler öğretir.