E-Dergi

Birbirine hem benzeyen hem de bir o kadar birbirinden farklı silik, hayata ve insanlara karşı öfkeli iki karakterin müthiş öyküsü. Ruhsal analizleri fazlasıyla sağlam ve bir çırpıda okunabilecek bir kitap. Hakan Günday ile hâlâ tanışmadıysanız, bu tanışma için Kinyas ve Kayra mükemmel bir seçim. Keyifli okumalar.

Kitabı okumaya başladığınız andan itibaren bir cinayet gerçekleşeceği mesajıyla yüz yüze kalırken bir o kadar da bu cinayetin işleneceğinden herkesin haberdar olduğu ama kimsenin bir şey yapmadığı/yapamadığı gerçeğini anlamlandırmaya çalışıyorsunuz. İşin garibi bu olayın gerçekte yaşanmış olmasının verdiği şaşkınlık da cabası. Kitapta yer alan her karakterin kendine özgü tepkisi ve ahlâki değerleri net bir biçimde okuyucuya yansıtılmış. Eser bize bir toplumun anatomisini açık seçik sunuyor aslında. Kısa bir zaman dilimini bu kadar etkili anlatmak marifet ister. Gerek cinayetin işlendiği toplumda yer alan karakterlerin psikolojik tahlilleri gerek anlatımın akıcılığıyla Marquez bunu başarmış. Kitap hacmi itibariyle her ne kadar ince de olsa, anlatılan karakterler ve olaylar arasındaki bağlantıyı kurmak dikkat istiyor. O yüzden sakin bir ortamda, yoğunlaşarak okunması önerilir. Keyifli okumalar.

Ciftliklerde çalışarak hayatını idame ettirmeye çalışan George ve Lennie'nin hazin öyküsü beni fazlasıyla etkiledi. Eserde dostluk, bağlılık yalnızlık, dışlanmışlık gibi unsurlar bir arada okuyucuya sunulmuş. Kitapta yer alan her karakter bu olgulardan birini taşıyor ve yazar karakterleri net bir biçimde okuyucuya yansıtmış. İyı biri olmanın bazı durumlar karşısında yeterli olmadıģını görüyor insan. Kısacık ama sımsıcak bir eserdi sanki okuduğum. Son kısmı okuyucuyu şaşırtacak biçimde gelişiyor. Beklemediğim son, beni fazlasıyla duygulandırdı. Keşke böyle buruk bitmeseydi, hatta hiç bitmeseydi dedim resmen. Bir solukta okunabilecek ve hacmi itibariyle az olmasına rağmen bıraktığı etki yönüyle kıymetli bir eser bana kalırsa.

Yazarın diğer kitaplarını okumuş olan biri olarak büyük bir merakla aldığım bu kitabı da beni hayal kırıklığına uğratmadı açıkçası. Bu kitabında muzip bir Ömer Faruk Dönmez yerine, daha ciddi bir Ö. Faruk Dönmez profiliyle karşılaşıyoruz. Kitapta bahsedilen değerler ve konular hepimizin yaralarını içeriyor. Akıcı ve hikmetlerle dolu bir eser. Alın ve okuyun. Ben ikincisini okumaya gidiyorum. :)

Evet geldik bir Saramago eserinin sonuna :) Fil'in Yolculuğu'ndan sonra yazarın okuduğum ikinci kitabıydı ve bu kitapta tarzını daha çok sevdim. Kitap genel olarak iki bölümden oluşuyor aslında. Ilk bölümde insanlar bir sabah uyanıyor ve o andan itibaren kimsenin ölmediğine şahit oluyorlar. Tabi bu durum ülkede pek çok soruna sebebiyet veriyor. Bu kısımda ölüm olgusu kişileştirilerek, çok farklı açılardan başarılı bir şekilde ele alınmış. İkinci kısımda ise bir insan olarak algılanan ölümün, yaptığı hatayı anlayarak tekrar kendisini etkin hâle getirmesi ve bir insana aşık olması ele alınmış. Ölüm olgusunun bu denli farklı bakış açılarıyla ele alınması da kitabın beni etkileyen yönlerinden biri oldu aslında. Yazar bu noktada hayal gücünün sınırlarını zorlayarak ortaya kaliteli bir eser çıkarmış. Kitap alıştığımız roman üslubunda ilerlemiyor. Yazarın bizzat anlatımıyla ve olabildiğince az diyalogla bile akıcı hâle gelmiş diyebilirim.