E-Dergi

İnternetteki kısa ve bilgilendirici videolarına denk geldim. Kitabı olduğunu öğrenince de bu bilgileri topluca edinebilmek için aldım. Ne yazık ki çok fazla teknik terimle tıp dilinde yazılmış bir kitap. Magnezyumun nerede keşfedildiği, atom ağırlığı, atom numarası ya da vücudun işleyişinin tıp dilinde anlatımının bana faydası yok. Bazı konular uzun uzun kitapta yer kaplamasına rağmen internette denk geldiğim kısa videolarda verdiği bilgilerden bile daha yetersiz. Yine de aralarda bazı sağlık tüyoları alabilmek mümkün.

Olası bir atom saldırısından kaçırılan bir grup çocuğun bulunduğu uçağın bir adaya düşürülmesiyle başlıyor hikâye. Başlarda sıkıcı gelebilir, kendisine esin kaynağı olan çocuk romanı gibi bunun da çocuklara hitap ettiği düşünülebilir fakat hikâye ilerledikçe derinleşiyor ve merak ettiriyor.

6 ila 12 yaşlarında sayısı belli olmayan bir çocuk grubunun ıssız bir adada başlarında yetişkin olmadan hayatta kalma çabaları anlatılıyor. Kötülük ya da iyilik gibi kavramların çocukların bile içinde yer aldığı, dizginlenmediği ve yönlendirilmediği taktirde insan denen varlığın hem doğaya, diğer canlılara hem de kendine karşı ne kadar acımasız olabildiği çok iyi anlatılmış. Bittiğinde bir süre etkisinde bırakan türde bir roman.

Ne yazık ki 70 sayfalık, toplam beş hikâyeyi sıkılarak zorla bitirdim. Hikâyeler korku ve polisiyeden çok anlamsız ve aşırı saçma geldi. Sonuncu hikayedense hiçbir şey anlamadım.

"Büyük bir hastalık geçirmeyenler, her şeyi anladıklarını iddia edemezler."

15 Yaşında olmasına rağmen belki de 7 yıldır yaşadığı ağır bir rahatsızlık nedeniyle olgun bir insanın düşüncelerine sahip bir çocuğun, ilk aşını ve bir uzvunu kaybetme korkusuyla yaşadıklarını anlattığı içten ve can yakan bir hikâye.

Romanda epeyce geçen eski kelimeler, orijinalliği bozmamak adına korunmuş ve dipnotlara güncel anlamları yazılmış. Başlıklar altında kısa kısa ilerleyen bir anlatıma sahip, arada nefes aldırıyor ve bir çırpıda okunabilecek kadar da merak uyandırıyor.

5 farklı hikaye içeriyor.
Mapuhi’nin Evi: Bir adada çıkan fırtınayı adeta hissedecek, selin ayaklarınıza kadar geldiğini fark edeceksiniz.

Yaşamın Kanunu: Göçebe yaşayan bir toplulukta eski şef son saatlerini geçirmek üzeredir. Ölmek üzere olan adam, göçebe toplumlarda yaşamanın bir kanunu olarak kaderine terk edilecektir.

Yüz karası: İşkence etmiş bir adam, bu sefer kendisine yapılacak işkence için sırasını bekliyor. Tek istediği onurlu ve acısız bir şekilde ölmek.

Midas’ın Müritleri: Adını dokunduğu her şeyi altına dönüştürmekle lanetlenmiş bir kraldan alan ve kendilerini maaşlı köleler olarak tanımlayan işçilerden oluşan gizli bir örgüt, zengin iş adamlarından yüklü miktarda fidye ister. Fidye ödemeyi reddedenler ise hem başkalarının hem de kendilerinin felaketini hazırlamaktadır.

Gölge ve Parıltı: İki kişi arasında yaşanan ezeli rekabet, başarının yanında felaketi de getirecektir.